29 Mayıs 2016 Pazar

Kanlı Nevruz Bayramı

Yeni bir yıl, yeni bir başlangıç olarak gelirdi bizlere bahar havası. Ama maalesef bu yıl öyle olmadı. Bu yıl baharı kana buladılar. Anaları gözyaşlarına boğdular. Evleri viran ettiler. Çocukları yetim bıraktılar. Bu yıl ki baharımız kanlı bahar olarak tarihin sayfalarına kaydedilecektir.

Peki, sorumlusu kim, bu kadar kanın akmasına rızayet gösterenler. Allah bile haksız yere bir kişinin öldürülmesini tüm insanlığının öldürülmesi gibi sayarken bu kadar insanın ölümünden kimler sorumludur?

Bu kâinat, bu dünya bizlere dar mı gelmektedir? Neyin savaşı verilmektedir. Allah katında yeryüzünde harita mı çizilmiştir? Allah insanları topluluk ve kavimler olarak yaratmamış mıdır? Her biri diğerinden güzel olan şeyleri kendilerine örnek alarak daha güzel yaşam hakkı sunmamış mıdır? Bu kavga ve bu öfke, kin ve savaş ne adına yapılmaktadır? Hangi aklı salim bir insan savaşı isteyebilir? Hâlbuki evrensel olan İslam dininin emirleri doğrultusunda hareket edilirse asla bu kadar haksızlık yapılmayacak ve bu kadar insan mazlum ve mağdur olmayacaktır.

Allah kendi mukaddes kitabında şöyle buyurmaktadır: Ey inananlar, Allah'a, peygambere ve içinizden emredecek kudret ve liyakata sahip olanlara itaat edin. Allah'a ve âhiret gününe inanıyorsanız bir şeyde ihtilâfa düştünüz mü o hususta Allah'a ve Peygambere mürâcaat edin; bu hareket, hem hayırlıdır, hem de sonu pek güzeldir. (Nisa 59)

Bu ayet İslâm toplumlarının dini ve siyasî sisteminin temelini teşkil ettiği gibi, sistemin kurulması için de, ilk ve en önemli emirlerindendir. Şimdi orta doğuda ve hatta ülkemizde olan siyasi gelişmeleri göz önüne aldığımızda hangi Müslüman Allah ve Resulünün emirleri doğrultusunda siyaset yapmıştır. Bunda hiç şüphe yok ki eğer yapılmış olsa idi bu bahar bizlere kanlı bahar olarak gelmeyecekti.

Diğer bir konu ise neden Allah ve Resulü’ne (s.a.a) müracaat edilmemektedir, sorusu ile karşı karşıya gelmekteyiz. Bu konuda da hiç şüphesiz kişilerin kendi menfaatleri doğrultusunda bir İslam dini yaşam profili sergilediği herkes tarafından açıkça görülmektedir. Böyle olduğu takdirde asla Müslüman ülkelerine ve Müslüman toplumuna barış ve sükûnet gelmeyecektir.

Sözün kısası tüm orta doğuda ve hatta ülkemizde barış ve sükûnetli bir hayat sürdürmek isteniyor ise adres Allah ve Resulü’nden (s.a.a) başkası değildir.

Elbette dış mihraklar ve emperyalist sistemler kendi dünyalarının ve yaşam koşullarının bekası için geçmişte ve şuanda olduğu gibi gelecek zamanda da Müslümanlar üzerindeki hile ve entrikalarına devam edeceklerdir. Bundan dolayı da tüm Müslümanların uyanık olması ve vahdet çizgisinde bir araya gelmesi kaçınılmaz bir realitedir.

Bir Müslüman olarak Allah ve Resulü’ne (s.a.a) olan bağlılığımızı teorik safhadan pratik safhaya geçiremediğimiz müddetçe bu kanlı baharları yaşamamız kaçınılmaz olacaktır. Tek kurtuluş kapısı İslam’ın birlik ve beraberlik içersinde samimi bir şekilde vahdet çatısında toplanmak ve İslam düşmanlarına karşı kendimizi ailemizi, arkadaşlarımızı, dostlarımızı hatta yakın ve uzak komşularımızı donatmak olmalıdır. Zira İslam dini evrensel bir din olmakla beraber mekân ve zaman tanımaksızın yaşanması ideal olan bir yaşam biçimidir.

Allah Teâlâ bu birlik için şöyle buyurmakta: Hep birlikte Allah’ın ipine (Kuran’a) sımsıkı sarılın. Parçalanıp bölünmeyin. Allah’ın size olan nimetini hatırlayın. Hani sizler birbirinize düşmanlar idiniz de O, kalplerinizi birleştirmişti. İşte O’nun bu nimeti sayesinde kardeşler olmuştunuz. (Aliimran 103)

Hiç kuşkusuz Müslüman olan herkes kendisini bu ayetin muhatabı olarak algılamalı ve üzerine düşen görevi yerine getirmelidir. Eğer böyle olursa önümüzdeki bahar kanlı bahar yerine bizlere yeni bir hayat sunumu olan bahar olarak gelecektir. Gelecek baharın kansız olarak gelmesi umudu ile....

Oğuz Uçum

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder