21 Nisan 2012 Cumartesi

Kur'an'da Aile - 2




                                                 KUR’AN DA AİLE -2
Aile Oluşumunun Kriterleri:
Kriterler söz konusu olduğunda dikkata değer husus şudur ki aile kurumu bir erkek ve bir kadından oluşur; bunların ikisi ailenin temel unsuru olduklarından birbirlerini seçmede dikkatli olmaları ve kriterlere uymaları,  ne istedikleri ve ne istemediklerinin sorumluluklarını bilmeleri gerekmetedir. Onların bu hakikati bilmeleri, evlilik ve sorumluluk hayatı ve  bu sorumlulukta birbirlerine karşı vazife ve sorumluluklarını kabullenmeleri ve bunu ister severek, ister sevmeyerek de olsa uygulamaları gerekmektedir. Bu sorumluluklar her hakka bir vazife ve her vazifeye karşı da hak oluşturmaktadır ve ailenin de bu bilinçle hareket etme zorunluluğu vardır.
Dolayısıyla  erkeğin  kadına  karşı sorumluluğunda  tek taraflı olmadığı gibi kadının da erkeğe karşı sorumluluğunda tek taraflı değildir.Erkek ve kadın birbirlerine karşı olan itimad ve güven çerçevesinde uyumlu ve maddiyata dayalı bir hayat olmadan insani değerlere bağlı bir hayat sürebilirler. Böyle bir aile yapısı elektirik teması  gibi  sinerjik ve sıcaklık oluşturur; erkek ve kadından  biri olmadan diğeri ışığı düşük  lambaya benzer hatta kendi varlığından bile haberdar olamaz .
Aile yaşamının canlılığı ve insanın insaniyetinin  gerçekleşmesi, insanın cismi ve ruhi ihtiyaclarının esası gözönünde bulundurulduğunda ve doğal birleşme gereksimi üzerine birbirlerini bulduklarında tamamen birbirlerine cezb ettikleri  zaman gerçeklesir.
Dolayısıyla kadın ve erkeğin bilinçsizce birbirlerinin mal ve fiziki güzelliklerine ilgi göstermeleri veya sadece cinselar zularına temayul etmeleri aile yaşamının gerçek değerlerinden mahrum kılmasına neden olur.
Bunların düşüncelerine göre aile sadece beden, reng, para ve cinsel güzellikle oluşturulan bir kurumdur, kalp ise insani değeri elde etme ve bu tip bahanelerden uzaklaşmak adına nefsani isteklerden uzak durmaktadır.
Gerçek şudur ki böyle kadın ve erkekler kendi benliklerinin değerlerini tanıyamıyor ve kendi varlıklarının derinliklerine ulaşamıyorlar. Kendi muhalif cinsini bulamadığı gibi  kendi değerinide bilemiyor.
Mevlevi, mesnevinin ilk kısımlarında şah ve hizmetcisi hakkında çok latif ve zarif cümlelerle saraydaki iletişimi şan şöhret, mal, altın onca varlığa rağmen hizmetçinin kalbini cezb edip kendisine aşık etsin ,
Tavuk kafesde çırpınar gibi
Mal verip hizmetçiği aldı
Aldıktan sonra farkına vardı
Hizmetçi malesef hastalandı
Ötekinin merkebi vardı ama eğeri yoktu
Eğerini buldu, kurt merkebi kaçırdı
Elinde su  seneyi (testisi) vardi
Suyu bulunca, seneyi kırdı.
Anlaşılan, hizmetçinin hastalığı bedensel değil, belki hastalığın sebebi içsel ve ruhsalmış.
Muaviye oğlu Yezid’in ( Allah´in laneti üzerlerine olsun) annesi hıristiyan ve bedevi bir kadındı Muaviye kadının güzelliğinden dolayı saltanat gücünü de kullanarak  onunla evlendi. Yüzü güzel, Suriye‘nin kırsal, güzel hava, su ve yeşilliklerinde özgürce yaşayan bu kadın, Muaviye‘nin tağut sarayında kendisini mutlu edeceğini sandı. Onu ideal ve eşsiz bir eş olarak görüyordu ama muaviye kadının gerçek hal ve hareket tarzlarında tuhaf şeyler görünce onu takibat altına aldırdı. Evet ! Meysun yanlızlıktan yararlanarak sarayda gezinirken şöyle söylerdi:“ Eğer sade elbise giysem ve istediğim şey benim için gerçekleşirse, benim için latif, kıymetli ve pahalı elbiselerden daha iyidir!
O evler ki çöl rüzgarının esintisiyle insana can veriyor, benim yanımda görkemli saraylardan çok daha sevimlidir“
Meysun’u, saraylarda kendisine sunulan o muhteşem ve görkemli hizmetler mutlu etmemektedir çünkü kendisini ( Gurretel ayn ) göz nuru görmemektedir.
Farsçada „Gurretel ayn“ göz nuru anlamınadır ama Arabça‘da lutfedilmiş ve Meysun ne kendisini lutfedilmiş görmektedir, ne de terk edildiğini görmektedir.
"Gurretel ayn", o kimseye denir ki, bütün gözleri kendisine yönlendirsin ve insanın ona içtenlikle bakmak istesin ve ona bakmaktandan asla bıkmasın, şiirde şöyle der.
Sana öyle kapılmışım ey cennet yüzlüm,
ki kendimi hatırlamak gizlide kalır.
Eğer seni göremez isem,
hayalımde görünürsün.
Ailede idal karı koca birbirlerinin (Gurretel ayn) göz nurudur, çünkü birbirlerini fıtri yaratılış özelliklerine ihtiyac duyarak kabullenir ve birbirlerine tutgun olurlar.
Calib şudur ki İslam bu hakikata çok önemli vurgu yapmaktadır.
Allah Resulü (s.a.a) şöyle buyrmaktadır.
"Müslüman erkeği islah eden şeylerden bir tanesi hanımının olması ve ona bakarak mutlu olmasıdır, evden dışarı çıktığında hanımı kocasını kalbinde taşıyarak onun emirlerine itaat etmesidir".
Dolısıyla olay tek taraflı değildir; kadının kocaya ihtiyacı olmalıdır ki onun sevgi muhabbetini kalbine salarak onunla mutlu olsun.
Nasıl olur kadın, erkeğin namus, iffet, mal ve evini muhafaza etmek için herşeyini feda edercesine sabırla bekleğecek ama erkek onun ( Gur-retel ayn ) göznuru olmayacak. 
(Gur-retel ayn ) Göznuru o kimsedir ki sevdiğini gördüğünde mutlululuk duysun,  erkek ve kadın yanlız birbirlerine karşı göznuru olmaları tabi ki yeterli değildir belki çocuklarla beraber birbirlerinin ( Gur-retel ayn ) göznuru olmaları gerekmektedir ki o aile kurumunda mutluluk tablosu oluşsun.
UYUM VE ÇELİŞKI.
Müslüman kadın ve erkek mekteb içerisinde  birbirlerinin karşıt tutum ve davranışlarını  cezb  ederek bir çok ölçü çerçevesinde idial bir eş olabilirler. Bu husus sabittir ki mıknatıs  taş, toprak, ağaç gibi maddeleri kendisine asla çekmediği gibi menfi ve müsbet boyutlar da birbirlerini cezb etmezler, bundan dolayı mıknatıs kendi çekim gücünü hissettirmesi için uyum veya çelişki vasıflarına sahip olması gerekmektedir.
Eş konusundada kaide aynıdır, yaratılış itibariyle farklı özelliklerden kaynaklanan elektiriksel çekim gücü vasıtasıyla farklı uyum ve çelışkili özellikleriyle birbirlerine etki ederek iki karşı güç; müsbet ve menfi boyutlarıyla mıknatıs gibi çekip kavşturarak bir vahdet oluştururlar.
Ama farklı bir açıdan ise kaç boyutlu çelişki ve uyum özellıği vardır ki Kur-an ve İslami hadisler buna vurgu yapmaktadır, biz bunları dört başlık altında ele alacağız.
1-İNSANIN UYUMLU OLMASI:
İnsanın karşılıklı olarak uyumlu olması, insan olmaktan geçmektedir, erkek ve kadın her ikisi de insandır. Çok yanlış bir sunum olarak; erkek insan kadın ise hayvanla insan arasında bir bağ kurma vesilesi olduğunu  ve ya kadın insana benzer bır yaratıktır olduğunu tezini savunan olsada, bunlar neykı kadını tanımadılar belki kadına hakaret dahi yapmakla beraber erkeği dahi tanımadğından onun makamını ayaklar altına almaktadırlar.
Nasıl olabilir ki  sağlıklı ve tabii bir insan hayvanın delisi olsun veya hayvanı kendisine cezb etsin, hem ona aşık olsun, hem de kendisine aşık etsin? Böyle olursa ya erkek kendi insanlığından vaz geçmiş olur veya kadın kendi hayvanlığından çıkıp bir erkeği kedisine cezb etmiş olur ki bunlar birbirlerine deli gibi aşık olsunlar. Felsefeciler şöyle derler: “Birbirlerini sarmak, birbirlerini kabullenmek ve birbirlerini anlayarak yaşamak için uyum gerekiyor. İnsan hayatında çekicilikte hem uyum, hem çelişki şarttır, şüpesiz elektiriksel çekimde ve demirin birbirine karşı çekiminde uyum dahi şarttır.
Dolayısıyla  erkek ve kadının insani varlıklarında bir farklılıkları yoktur ve eşittirler bu gereksimle birbirlerini cezb etme hususunda uyum ve çekicilik şarttır. Hatta hayvanlarda bile bir uyum gereksimi olmazsa birbirlerinin birleşmeleri söz konusu olamaz.   İnsanın ne özelliği vardır ki istisna olsun ve hayvanlarda cinsel ilişkilerde uyum şart olsun ama insanlarda uyum ve çekicilik şart olmasın. Bunu düşünenler kalemin yanlış yazdığını mı düşünürler.? Hafız da birgün gençliğinde böyle bir hataya düşmüş ve şöyle söylemektedir: “Bizim pirimiz söylerdi; kalem hatalı yazdı ama yaşasın temiz düşünce ki yanlışı örtüyor ama sonuçta iman ve takvanın marifetiyle yanlışın farkına vardım, hata kendimdedir kalemin yazmasında değil.
Hatanın bir noktasının ölçüsünde az veya çok olmaz,
ki ben bu sorunun özünü nedensiz biliyorum.
Acaba bunlarda  hazır mı takva ve hikmete yönelerek Hafız gibi bu hakikatları nedensiz kabullenip büyük ilahi dairenin içerisine girip anlayabilsinler, bu dairede hiç bir hata yoktur. Allah böyle ki insanlara hitaben Kuran-ı Kerim’de şöyle buyurmaktadır:
" Ey insanlar! Sizi bir nefisten yaratan, ondanda eşini yaratan, ikisinden bir çok erkek ve kadın türetip yayan Rabbiniz’den korkun. Adına birbirinizden dilekte bulunduğunuz Allah’tan ve akrabalardan ( akrabaların hakkını çiğnemekten) sakının şüphesız Allah sizi gözetleyecidir" ( Nisa / 1 )
Evet! Onlar ki erkek ve kadını insani değerlerle birbirlerine uyumlu görmüyorlar, hem kadına hem de erkeğe ihanet etmiş oluyorlar, çünkü bu düşünce iman ve takvayla bağdaşmayan bir davranıştır.
                                                                                                  
Tevekkül  Erol


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder