15 Kasım 2012 Perşembe

KUR’ANDA İMAMET VE MASUMİYET- 6



Bismillahirrahmanirrahim
UL-İL EMR AYETİN DE İMAMET

‘’ Ey iman edenler! Allah’a itaat edin; Peygamber’e ve sizden olan o yetki sahiplerine de itaat edin. Eğer Allah’a ve ahiret gününe iman ediyorsanız, bir şeyde çekiştiniğiniz zaman o hususta Allah’a ve Peygamber’e başvurun. Böyle yapmanız, hem daha iyidir ve hem de sonu daha güzeldir.’’ Nisa/ 59


Bu ayeti kerime de Allah müminlere hitaben, müminler-i kendisin’e, Peygamberin’e ve Kendilerin den olan Emir sahiplerine itaat etmelerini emretmektedir. Çok açıktır ki Allah’a itaat birinci merhaledir. O’da Kur’an yoluyla Hz. Resulü ekrem (s.a.a)’e  bildirdi, ve Allah Resulü  onu insanlara tebliğ etti. ‘’Namaz kılın ve oruç tutun’’ ayetleri gibi.
Hz. Resulullah (s.a.a)’ın buyuruklarından ‘’İtaat’’ iki anlamda aktarılmıştır.
1- Sünnet’i ile ilgili anlam ve söylemi
İnsanlara açıklamasını istediği bu emirler tabiki Allah’ın bir fıkhi hükümdür.’’ Sizleri iyiliğe davet, kötülükten nehyediyorum’’sözü gibi, Bu sözleri Hz. Resululllah (s.a.a)’ın  kendi sözü olarak da  kabul edebiliriz.  Çünkü bu konulara Allah’a itaat etmek O Hazret’in kendisine itaat anlamınadır. Çünkü bu hükümler Allah tarafından indirilmiştir, bu hükümlere itaat etmek Allah’ın kendisine itaat etmektir.
2- İmamet (Velayet) ve Müslümanların önderliyiğle ilgili anlam ve söyl emi.
İmamet ve müslümanların önderliyiğle ilgili anlam ve söylem, Allah’ın fıkhi hükümlerini tebliğ etme hükmü değildir. Çünkü Resulullah Allah’ın müslümanlara velisi ve Peygamberi olduğundan bütün fıkhi hükümleri 23 yıl süreçde tek tek anlatmıştır. Buradaki anlatım ve söylem savaş,barış ve ümmetin maslahatını ilgilendiren idari, siyasi ve sosyal  konularda bir liderik vasfı anlamıdır.
‘’ Resul’a itaat edin’’ cümlesi her iki manada kullanılır, yani fıkhi ve liderlik anlamın da ve Ona itaat edin anlamı da çıkmaktadır.
EMİR VE NAHİYLER DE PEYGAMBERİN MASUMİYETİ
Peygamber (s.a.a)’in  masumiyeti güçlü delillerle kelam ilminde konu edilmiştir. O Hazret emir  ve nahiy de hangi emri verirse masumdur ve masumiyet üzerinden o hükmü vermiştir, sadece günah  değil bel ki en ufak bir bilinçli ve bilinçsiz hata, gaflet ve yanlıştan bile masumdur bu ayette, görüyoruz ki kayıtsız şartsız Hz. Resulullah (s.a.a)’a  itaat etmek farzdır. Ve O hazret’ten en ufak hata ve yanlış yapması asla söz konusu olmadığı gibi, böyle bir ihtimalin varlığı dahi mümkün değildir. Ayetten anlaşıldığı husus şu; günah işleyen, hata eden, yanlış yapan ve gaflete düşen birisine mutlak itaat etmek farz değildir, eğer farz olursa toplum da Peygamber makamı tartışılır ve sende bizler gibi günahkar ve hatalısın,  bizler nasıl günah işliyor hata ediyorsak sende aynısını yapıyorsun, o zaman da toplumda Peygamber ile üstünlük tartışmaları söz konusu olur bu gerçek olursa o zaman  itaat etmek farz olmadığı gibi mutlak itaat’ta şart  olmaz. Ama Peygamber masum olduğundan toplumda bu anlamda tartışma olmamıştır, masumiyet makamına ve şahsına  mahsus olan bir şeye  toplum mutlak itaat etmiştir, ve itaat etmek de farzdır.
Anne ve babaya itaat etmek masum bir makama sahip olan insana itat etmek gibi dedeğildir,
Kur’anı Kerim şöyle buyuruyor:
‘’ İnsana, baba ve annesine iyi davranmasını tavsiye ettik. Eğer onlar, seni, hakkında bilgin olmayan bir şeyi bana ortak koşmaya zorlarlarsa, onlara itaat etme!. Dönüşünüz banadır. Orada yaptıklarınızı size bildiririm’’.  Akebut / 8
Bu ayette insana tavsiyesi baba ve anne,  seni Allah’a şerik koşman için bir telkin veya istekte bulunurlarsa onlara itaat etme buyurmaktadır. Ama Resulullah (s.a.a)’a öyle bir şart koymamaktadır, mutlak emir ve nahiylerde itaattı şart kılmaktadır. Ayrı bir hususda şudur ki Peygamber’e kayıtsız ve şartsız itaat etmeyi telkin ve te’kit etme sebebi başka ayetlerde buyurduğu üzere Peygamber’e itaatı Allah kendisine itaat etme anlamında kullanmasıdır.
Kur’anı Kerim şöyle buyuruyor:
‘’ De ki: ‘’Allah’a ve Peygamber’e itaat edin.’’ Eğer yüz çevirirlerse, (bilsinler ki) kuşkusuz,Allah Kafirleri sevmez.’’ Al-i İmran / 32
başka bir ayette şöyle buyuruyor:
‘’ Allah’a ve Peygamber’e itaat edin ki, Allah’ın rahmetine kavuşasınız.’’
Bu ayette ( Ati’u)‘’ İtaat edin’’  sözü Allah ve Peygamber’e ait bir sözdür. Yani Allah’a itaat Peygamber’e itaattır,Peygamber’e itaat ise  Allah’a itaattır. ve her ikisinin emir ve nahiylerine her surette  itaat etmek farzdır.Peygamber’e itaat Allah’a itaat oluşu hasabiyle Peygamberin bütün emir ve nahiylerine itaat etmek farzdır.
UL-İL EMR-E İTAAT
Ayeti Kerime de İmamet’in ve İmamların masum oluşlarının araştırılmasında bir kaç husus sözkonusudur.
1- Ul-il Emr’in Anlamı
2- Ul-il Emr’in Ölçüsü
3- Ul-il Emr Ve  ‘’Menzilet, İtaat Ve Sakaleyn’’  Hadisler-i
4-  Şia Ve Sünnü Kaynakların da Ul-il Emr Hakkın da Hadisler
UL-İL EMİR-İN ANLAMI
Öncelikle ‘’Uli’’ kelimesi’ne ve ‘’El-Emr’’  kelimesi’ne ayrı ayrı  bakılması gerek. ‘’ Uli ’’ Sahipler anlamınadır,’’ El-Emr ‘’ ise iki manada kullanılmaktadır. Birinci mana emretme, İkinci mana ise iş ve konum manasında dır.
Ul-il Emr’in anlamı hakkında Kur’anı Kerim şöyle buyuruyor.
‘’ Güvenlik ve ya korkuyla ilgili bir haber onlara geldiğinde derhal onu yayarlar. Halbuki onu Peygamber’e ve kendilerinden olan yetki sahiplerine götürecek olsalar,içlerinde işlerin gerçeğini anlayan kimseler muhakkak ki onu ( gerçeğini )n bilirlerdi. Allah’ın size lütfu ve rahmeti olmasaydı,pek azınız hariç, hep şeytan’a uyardınız.’’ Nisa / 83
Bu ayette ikinci mana, yani İş ve Konum itibariyla Sahip olan kimseler yani Ul-il Emr manasını açık bir şekilde beyan etmektedir. Ayeti Kerime de  U-lil Emr’in anlamı şunu net açıklamaktadır ki Sahip Yani İdari, Siyasi, itikati ve sosyal hayatın, dünya ve ahiretini yönlendirecek ve adalet ile  liderlik yapma konumuna sahip kimselere ancak bu makam verilebilir, ve Allah tarafından liyakatlı görünen ancak bu makama ulaşabilir. Bu anlamda Allah bu özelliklere liyakatı olan kimselere İmamet (Velayet) makamını bahşetmiştir,ama bu makamı kavrayamayan insanlar onları bu liderlik vasfından zahiri olarak uzaklaştırıp topluma siyasi liderlik yapsalarda, İmamet makamını asla onların elinden alamazlar. Bu makam bir eve benzer evin gerçek sahibi ev sahibinin kendisidir her ne kadar evi gasp etselerde o evin gerçek sahibi asla olamazlar. O evi ne kadar bakım adı altında korumaya çalışsalarda asla can yandırarak eve gerçek hakkı ile bakamazlar çünkü kendilerinin herhangi bir zahmeti, elemeği ve alınteri ile  evi yapmamışlar gasp edilen hile ve desiseyle elde edilen eve ancak o denli bakabilirler.
UL-İL EMR-İN ÖLÇÜSÜ
Ul-il Emr’in ölçüsü hakkında Müfessirler arasında bir çok söylemler sözkonusu olmuştur. Biz bazı görüşleri aktaralım.
1- Amirler,
2- Resulullah’ın ( s.a.a )  ashabı,
3- Muhacir ve Ensar,
4 - Sahabe ve Tabi’in,
5- Dört Halife,
6- Ebu bekir ve Ömer,
7- Ulema,
8 - Ordu Komtanları, 
9- ‘E’imme’ Ehl-i beyt, ( Allah’ın Selat ve Selamı üzerlerine olsun )
10-  İmam Ali, (a.s)
11– Şer’an velayet ve liderliğe sahip olan kimseler,
12- Hak Amirler.
Bunlar emir sahipleri olacakların ölçüsüne  liyakatı olan  kimseler olarak görüşlerde beyan edilmiştir. Bunlar açıklanırken Ayeti Kerim’e deki noktalara  özen göstererek inceleğelim.
AYET-İ KERİM DE UL-İL EMR-İN YERİ
Bu aşamada; ayet-i kerimede dikkata değer emre itaatın nasıllığına ve özelliğine bakalım.
1. Nokta:  Ul-il Emre mutlak itaat;  Ayet-i Kerim’e  Ul-il Emre itaat etmeği mutlak ( kayıtsız şartsız)  olarak açıklıyor,ve mutlak itaat etmek için hiç bir ön şart getirmemektedir.. Hz.Resulullah (s.a.a)’a  itaat etme şeklinde açıklandığı gibi, hiç bir şart getirmeden mutlak surette Ul-il Emre itaat etmenin farz olduğunu açık bir şekilde beyan etmekte, ve bütün emir ve nahiylerde itaat etmenin farz olduğunu beyan etmektedir.
2. Nokta:  Ulil Emre itaat;  Allah ve Resulü (s.a.a)’ne  mutlak itaatın ölçüsü gibidir;
Yani bu 3 makama itaat etmeğin bir birinden hiç bir farkı yoktur.Ve mutlak itaat ölçüsünün zaruriyetine vurgu yapmaktadır.
3. Nokta: İtaat Kelimesinin Ulil Emrde tekrarlanmaması; Bu nokta, önceki noktadan daha önemlidir. Önceki noktada  Allah’a itaat edin ve Resulü (s.a.a)’ne  itaat edin. Her birisine ayrı ayrı bir itaat edin kelimesi getiriyor, ama Ul-il Emr ( emir sahiplerin )’e yanlız bir kez itaat kelimesini kullanıyor. Yani çünkü Resulullah (s.a.a)’da  emir sahibi olduğu için Resulullah (s.a.a) ile Ul-il Emr’e beraber itaat edin kelimesini kullanıyor. Bundan anlaşılıyor ki Allah Resulü ile Ul-il Emre ayrı ayrı itaat edin konusu değilde her ikisine beraber bütün emir(uygulama) ve nahiyler ( alıkoyma) de tek itaat etme farziyetini getiriyor Kur’an-ı Kerim, U-lil Emr makamına sahip olan şahsiyetlerin de tıpkı  Resulullah (s.a.a) gibi  her türlü hata ve günahtan masum olduklarını delil olarak gösterir. Biraz daha fazla açıklama gereği duyuduğumuzda karşımıza şu önemli nokta çıkıyor. Ayet’te Resulullah ve Ul-il Emr’e  itaat etme hususunda tek bir itaat edin cümlesi  mutlak ve kayıtsız şartsız her ikisini tek cümlede, itaat edin emri verilmektedir. Ve nasıl Resulullah (s.a.a) her türlü gaflet, hata, yanlış, küçük ve büyük günahtan uzak ve masumsa  O’nu temsil edecek şahsiyet olan emir sahiplerininde O’nun gibi aynı vasıfları taşıması  ve  O’nun gibi masum olmaları  gerekmektedir. Bu noktaları incelediğimizde Ayet-i Kerime bize şunu açık ve net beyan etmektedir, ki Resulullah (s.a.a)’in  kendisi masum olduğu gibi U-il Emr olan şahsiyetler Resulullah (s.a.a)’ in kendisini temsil ederek masumdurlar. Ul-il Emr ayeti emir sahiplerinin masumiyetine delil olan ayettir. (1)
FAHRİ RAZİ’NİN GÖRÜŞÜ
Özellikle Sünnü alim ve müfessirlerinden olan Fahri Razi bu ayetle ilgili tefsiri kebir’inde şöyel açıklama yapmaktadır. Allah! Bu ayet-i kerimede Ul-il Emr’e itaatı  mutlak bir şekilde farz kılmıştır. Ve mutlak bir şekilde itaatını farz kıldığı şahısın masum olma zaruriyeti vardır. Bu ayetin hükmüne göre farzedelim  emir sahibi  gafletten, hatadan, yanlış ve günahtan masum olmadı  ve hata ederek günah işleyerek  bizim ona itaat etme gereğimiz vardır! O zaman bu, aslında o hata ve günahın kendisine itaat etmek demektir. Oysa hata ve günah işlemek Allah tarafından yasaklanmıştır. Günah işleyen cezalandırılması gerekiyor, ne fark var ya hata eden ve günah işleyen bir emirsahibine itaat etmişsin ve ya hata ve günahın kendisine itaat etmişsindir.(2)
FAHRİ RAZİ’NİN MASUM İMAMLARIN İMAMETİ’NE İTİRAZI
Fahri Razi ; Ul-il Emr den makasat 12 masum imam hakkında şia’ya yaptığı itiraz;
1. İtiraz:   Masum imamlara itaat’ın farzı  ya mutlaktır ki onların hakikatını  tanımaya bağlıdır, bu da imkansızdır. böyle oluncada bu itaat emretmek imkansıza emir etmek hükmündedir. Çünkü onları tanıma imkanımız olmadığı sürece onlara nasıl itaat edelim. Ve ya onları tanıma şartı gerekmetedir, buda doğru değildir, çünkü bu söz onlara itaatı tanımayla farz kılmaktadır. Oysa Allah Kur’anı Kerim de onları tanımaksızın itaatı farz ve mutlak kılmış ve herhangi bir şart’ta koymamıştır.                                            Cevap : Masum imamlara itaat  etmek Onların hakikatını tanıma şartına bağlı değildir. Öyleki Onları tanımayan bir insana Onların itaatı farz olmasın. Belki onlara itaatın kendisi şart ve farzdır.
Açıklama
Şart; bazen farzı oluşturan etkendir; Örneyin hacca gitmenin şartı  malvarlığıdır, yıllık ihtiyacını ve hac masrafını karşılayan bir müslümana hac şart ve farz olur. Bu imkanı sağlayamana hac farz değildir. Bazen şartın kendisi farzdır; Namaz kılmak için temizlik abdest şartın kendisidir. Yani namazın farz oluşu  abdestin oluşuna bağlıdır ve namaz kılan insan abdest almayı bilmesi gerekmektedir. Abdest almayı bilmeden abdest alamaz  ve abdestsiz namaz kılamaz, ama günah işleyen birisi namaz kılabilir, günahı ister bilerek ister bilmeyerek yapsın namaz kılmasına engel değildir.  Hacda ise malı varsa haca gidebilir, ama günah işlesede işlemesede haca gidemez eğer haca gidecek ekonomi imkanı yoktursa.  Dolayısıyla Peyamber ve İmamı her ikisinide bilirek tanıma şartıyla onlara itaat şart ve farzdır, bunun için Onlara itaat etmek mutlaktır,ama itaatın kendisi şartlıdır.
2. İtiraz: İmamiyye şiası’nın iddiası şudur ki her dönemde bir imamdan fazlası yoktur, oysa Ul-il Emr genel manadır imamlara itaatı tek tek emretmektedir.
Cevap: Her ne kadar her zamanda bir imamdan fazla yok isede ama her dönemin imamına itaat etmek farzdır, dolayısıyla her dönemin İmamına itaatı şart kılıyor, bir dönemde birden fazla İmama değil, netice itibariyle çeşitli zamanlarda yaşayan müminler hem kendi zamanlarında yaşayan ve hemde önceki dönemlerde yaşayan İmamlara itaat  etmeleri kendilerine farz kılınmıştır.
UL-İL EMR,  İTAAT HADİSİ, SAKALEYN HADİSİ  VE MENZİLET HADİSİ
Menzilet Hadisi: Ul-il Emr den maksat ne Alimlerdir ne Sahabelerdir ne tabi-inlerdir ne Komutanlardır ne 3 halifedir ne Babalardır ne Emeviler ve nede Abbasi sultanlarıdır. O’nlar Allah’ın yeryüzünde ki özel ilmiyle donatılıp görevlendirdiği ve Peygamberlerin temsilcileri İmamet makamına sahip olan 12 Masum İmamlardır. Sünnü hadiscilerin ileri gelen büyük alimlerinden Hakim Heskani den gelen bir hadiste; Şevahidi Tenzil kitabın da Ul-il Emr ayetinin tefsirinde Mucahid den Rivayet etmektedir:  Ayeti Kerimede söz edilen ‘’Ul-il Emr-i Minkum’’ cümlesi ‘’ Emiril Müminin Hz. Ali bin Ebu Talib(a.s) ın İmamet ve Velayeti hakkında inmiştir. Resulullah (s.a.a)  Medinde O’nu kendi yerinde Vasiy kılarak kadın ve cocuklara sahip olmasını istediğinde İmam Ali(a.s) şöyle arzetti: beni kadın ve cocuklaramı Vasiy kılıyorsunuz ya Resulellah? Allah Resulü (s.a.a) şöyle buyurdu: Bana nisbetin Harun’un Musa’ya nisbeti gibi ve ümmetimin arasında halifem olmak ve onları islah etmek istemezmisin. Bu Ayet’te ki ‘’ Ul-il Emr Minkum’’ Emir sahipleri ölçüsü  Hz. Ali bin Ebu Talib (a.s)in Resulullah’ın hayatta yaşadığı dönemde O’nu insanlara İmam karar kılmasıyla gerçekleşmiştir, O’nu medinede kendi yerinde bıraktı ve Allah’ın emri gereği insanlara O’na İtaat etmelerini ve muhalefetlik etmemelerini emretti.’’(1)Bu hadiste bilgin ve mufessir Alim Mucahid; bu ayetin iniş felsefesini Resulullah (s.a.a)’ ın Hz. Ali (a.s)’ı medinede kendi yerinde vasıy bıraktığı ayetini tefsir ettiği zaman kendisinin olayı anladığını ve çözdüğünü söylemektedir. Bu hadiste Hz. Harun’un Hz. Musa (a.s)’ ya olan yakınlığının aynısını Resulullah (s.a.a)’ ın Hz. Ali (a.s)’ ı kendisine yakın karar kılması ve O’na mutlak itaat edilmesini istemesidir.  Menzilet hadisi konusu Sünnü ve Şia alim ve müfessirleri arasında bir çokları tarafından ortak görüşle değerlendirmiş ve aynı noktda ve konu üzerinde birleşilmişlerdir. Devamında Hakim Haskani  menzilet hadisi için şöyle diyor: bu menzilet hadisi aynı hadistir ki bizim büyük şeyhimiz (ustadımız) Ebu Hazım Hafiz; menzilet hadisi için şöyle derdi, ben beş bin sened ile onaylattım onu, bu hadis konusunda şüphe yoktur İbni Asakir kendi

kitabında bu konuyu bir çok sahabeden nakletmiştir.(2)
Bu hadis; İmam Ali (a.s) ümmetin en bilgini en faziletlisi ve Hz. Resulullah (s.a.a)’ın kendi döneminde ve vefatından sonraki dönemde O’nun varisi ve halifesi oluşunun delilidir.                                                                      

İtaat Hadisi: İmam Ali (a.s)’ın İmametine delil olan diğer bir hadisde İtaat Hadisidir,bu hadis çeşitli kaynak ve söylemlerle aktarılmıştır, Hakimi Nişaburi Mustedreki sahiheyn  de bu konuyu yazarken  ve Zehebi tehlis kitabında bu konuyu onaylıyor. Hadisin özü şöyledir:
Hz.Resulullah (s.a.a) şöyle buyuruyor: bana itaat eden Allah’a itaat etmiştir, Bana karşı gelen Allah’a karşı gelmiştir, ve Ali’ye itaat eden bana itaat etmiştir, Ali’ye karşı gelen bana karşı gelmiş ve emrime itaat etmemiştir.. (3) bu hadisde Resulullah (s.a.a) kendine itaatın şartını  Allah’a itaat olarak buyururken Hz. Ali (a.s)’a itaatın şartını  kendine itaat olarak beyan etmektedir.  Ve kendisine karşı gelmenin şartını Allah’a karşı gelineceğini buyururken Hz. Ali (a.s)’a karşı gelmenin şartını kendisine karşı gelmek olarak beyan etmektedir. Dolayısıyla bu hadiste çok açık bir şekilde açıkladığı gibi Hz. Ali (a.s)’a itaatın farz oluşunu Peygamber’in kendisine itaat gibi farz olduğunun delilidir. Ul-il Emr ayetinin öz anlamı Hz. Resulullah (s.a.a)’a itaat etmenin farz olduğudur, Hz. Ali (a.s) Resulullah’ın varisi oluşu hasabiyle O’na itaat’ın da farz oluşunun anlamını çıkarmaktadır. Ve bu hadis Hz. Ali (a.s)’ın ismet (masum) oluşuna da delilidir. Çünkü itaat emrin fer’idir yani itaattan sonra gelir yani itaat emri gelmeyene kadar itaat sözkonusu olamaz. İmam Ali (a.s)’a itaat Resulullah (s.a.a)’a itaattır,İmam Ali (a.s)’ın emri Resulullah (s.a.a)’ın emridir. İmam Ali (a.s)’ın maslahat gördüğü Resulullah(s.a.a)’ın maslahatıdır.bunun kendisi de  İmam Ali(a.s)’ın masumiyetinden başka bir delile işaret değildir.

Sakaleyn Hadisi:  Ul-il Emr de Ehl-i beyt (a.s)’e itatt etmenin farziyetinin başka bir delili ise sakaleyn hadisidir. Bu hadis şia ve sünnü arasında kesin delillerle ittifak edilmiş ender hadislerden birtanesidir. Gerçi bu bir çok farklı  söylemlerle söylenmiş olsa dahi, ama hepisinde farklılık göstermeğen  iki cümle vardır ki bütün farklı söylemlere arğmen aynı anlamda geçmektedir. Şu hadisde açıklandığı gibi: Hz. Resulullah (s.a.a) şöyle buyuruyor: ben sizin aranız da iki ağır emanet bırakıyorum; Allah’ın Kitabı, ve benim İtretim, ehl-i beytim bu ikisine birlikte sarılan asla delalete düşmez, ve bunlar birbirlerinden asla ayrılmazlar, kevser havuzunun başında bana birlikte geleceklerdir.(4) İb-ni Hacer; bu hadis hakkında şöyle diyor: Sakaleyn ( Kur’an Ve Ehl-i beyt)’e sımsıkı sarılmak hakkında 20 ve onun üzerinde sahabe kanalından Hz. Resulullah(s.a.a)’ın Medine de hasta iken, bazı kanallar dan hicr’de tolanmişken, bazı kanallar dan  Gadir hum da, bazı kanallardan ise onu Taiften döndükten sonra  buyurduğunu nakletmiştir. Dolayısıyla bu hadislerin arasında hiç bir farklılık yoktur. bu farklı alanlar da  söylense de, ama Hz. Resulullah (s.a.a) onu  tek bir konu hakkın da söylemiştir. (5) Allame Bahrani Sakaleyn hadisini 39 sünnü kanalından 82 şia kanalıdan nakletmiştir.(6) Sakaleyn hadisinin anlamı Hz. Resulullah (s.a.a) kendisinden sonra ümmettin yolunu kayıp etmemesinin sebebi olarak göstermektedir. Eğer bu insanlar iki emanetten birine sarılıp diğerini bırakırsa kesin olarak delalete düşmüş olurlar, dolayısıyla Kur’an ve Ehl-i beyt birbirlerinini tamamlayan unsurdurlar, Kur’ana itaat etmenin şartı Ehl-i beyt’e itaat etmektir, O’nların başında Hz. Ali (a.s) gelmektedir. ve Ehl-i beyt’e itaat etmenin şartı ise  Kur’ana itaat etmenin şartı olarak buyurmaktadır. Çünkü bunlar birbirini bağlayan ve tamamlayan iki kopmaz halka ve ayrılmaz parçadırlar. Bunların her ikisinede itaat etmek farzdır. Bunlara beraber sarılıp itaat etmek insanı imanı kamil kılmakla beraber mümin ve takva vasfını kazandırarak gerçek yolda sapmadan hakka yürümek demektir. Ve Sakaleyn hadisi Ehl-i beyt İmamlarının masumiyetine delildir,eğer günah işlemiş olsalardı  Kur’an ile özdeşmeleri mümkün olamazlardır. Çümkü günah ve hata Kur’an dan uzaktır, günah ve hatalı bir insanın Kur’anla ayni konumda adlandırılması Allah’ın kendi  ve insanların hidayeti için gönderilen masum Peygamberlerin konumuna uygun bir vasıf sözkonusu olamazdı, ki bu da O’nalrın makamına ve şanına uygun değildir.
UL-İL EMR HAKKINDA ŞİA VE SÜNNÜ KANALINDAN GELEN HADİSLER
Ul-il Emre itaat etmekten maksat; Şia ve sünnü kanallarından gelen hadislerde İmam Ali (a.s) ve onbir evladının İmamet ve Masumiyetine delil ve O’nlara itaat etmenin farz olduğunu ortaya koymaktadır. 1. Hadis : İbrahim bin Muhammed bin mu’eyyed cuveyni; (7) : Şeyh Seduk bin be’ebevey gummi Selim bin Geys’ten rıvayet etmektedir. (8) : Halife osmanın döneminde Hz. Resulullah (s.a.a) ‘ın mescidinde 200’ü aşkın sahabe ve tabi’inden camaat toplanmış ve  birbirleriyle kureyşin ve kendi kabilelerinin faziletleri hakkında konuşmalar yapıyorlardı ve uzun bir sohbet oldu, İmam Ali (a.s) saad bin vakkas, abdurrahman bin avf, talha , zubeyr, ebuzer, miktad,İmam Hasan ve İmam Hüseyin (a.s) da camideydiler. Uzun sohbetlerden sonra sahabe İmam Ali (a.s)’ın sessiz kalarak bunları dinlediğini görünce dediler ya Ali (a.s) neden konuşmuyorsunuz buyurun konuşun sizide dinleyelim. İmam Ali (a.s) buyurdu; sizler kabilelrinizin ve kendinizin bütün faziletlerini anlattınız. Ve ben siz kureyş, ensardan ve tabi’in den soruyorum bu faziletleri kimin sebebine elde ettiniz, kendi özelliklerinizdenmi bu faziletleri kazandınız, yoksa başka bir fazilet sahibinin sebebinemi Allah bu faziletleri size nasip etti.?  Dediler: Allah! Hz. Muhammed (s.a.a) ve O’nun Ehl-i beyt’i hürmetine bu faziletleri bize nasip etti. İmam buyurdu; ey kureyş, ensar ve tabi’inler doğru söylediniz, ve bilmiyorsunuz dünya ve ahiretiniz için elde ettiğiniz tüm hayırlar biz Ehl-i beyt’in sebebinedir.? Ve İmam! Ehl-i beyt’in ve kendi faziletlerinden bir paragraf  açarak onlara  kendi konuşmalrıyla ilgili onlardan kendisine cevap vermelerini istedi.Ve İmam şöyle buyurdu: sizi Allah’a and veriyorum bu Ayetler indiğinde;
‘’ Ey iman edenler! Allah’a itaat edin; peygamber’e ve sizden olan o yetki sahiplerine de itaat edin. Eğer Allah’a ve ahiret gününe iman ediyorsanız, bir şeyde çekiştiğiniz zaman  o hususta Allah’a ve peygamber’e başvurun. Böyle yapmanız, hem daha iyidir ve hem de sonu daha güzeldir.’’ Nisa / 59  
‘’ Şüphesiz sizin veliniz, yanlız Allah, Resulü ve namazı hakkıyla yerine getiren rükü halinde zekat veren müminlerdir.’’ Maide / 55
‘’ yoksa Allah, sizden cihad eden, Allah, Peygamber ve müminlerden başka kendisine bir sırdaş edinmeyen kimseleri belirlemeden kendi halinize bırkılacağınızı mı sandınız?! Allah, yaptıklarınzdan hakkıyla haberdardır.’’ Tevbe / 16
Bu ayetler indiğinde müslümanlar dediler ya Resulullah (s.a.a) bu ayetler genel insanlar içinmidir yoksa özel mümin birileri içinmi nazil oldu.? Hz. Resulullah (s.a.a)  şöle buyurdu: Ey insanlar Allah bana vahiy ettiğinde ve beni görevlendirdiğinde andolsun canım O’nun elinde olan Allah’a nefesim sineme tıkandı sanki ruhum çıkacak,  ve halk bana verilen görevi tekzip edecek sandım. Ve sonra Allah beni O görevi açıklamam için emretti, eğer açıklamasam beni cezalandıracağını emretti: ve daha sonra şöyle buyurdu: Ey insanlar Allah benim mevlam (sahibim) ve ben müminlerim mevlasıyım ve ben onlara canlarından daha yakın deyilmiğim,? dediler evet ya Resulellah; bu esnada Resulullah (s.a.a) Hz. Ali (a.s)’a buyurudu ya Ali kalk; İmam buyuruyor bende kalktım, Resulullah (s.a.a) elimden tuttu ve buyudu ‘’Ben kimin mevlasıyım bu Ali de onun mevlasıdır. Allah’ım Ali’yi seveni sev, ve O’na düşman olana düşman ol.’’  Selmani Farisi ayağa kalkıp şöyle sordu bu ne velayettir ya Resulellah?; Resulullah (s.a.a) buyurdu: ya selman bu velayet bende olan velayettir, bu velayeti Allah Ali (a.s)’ye verdi. Yani benden sonra bu ümmetin İmamı, önderi Ali /a.s)’dir. Bu açıklamadan sonra Allah nimet ayetini indirdi‘’ Bugün dininzi size kamil kıldım ve nimetimi size tamamladım ve din olarak İslam’ı size seçtim.’  Maide / 3
Bu esnada Ebu bekir ve Ömer ayağa kalkarak şöyle dediler ya Resulullah (s.a.a) bu ayetler Ali (a.s) hakkındamı inmiştir.? Resulullah (s.a.a) buyudu evet bu ayetler Ali ve  Ondan sonra gelecek İmamlar hakkındadır. Dediler ya Resulullah (s.a.a) O’nları bizim için açıklarmısınız, Buyurdu: Allah’ın hücceti, kardeşim, vezirim, vasim ve benden sonra insanların İmamı olacak Ali bin Ebu Talıb, O’ndan sonra oğlum hasan ve hüseyin ve hüseyinimin soyundan gelecek dokuz evladı. O’nlar Kur’an ile ve Kur’an da O’nlar ile beraberdir, birbirlerinden ayrılmazlar kevser havuzunun başında bana birlikte geleceklerdir. Bu esnada İmam Ali (a.s) orada bulunuan topluluğa sesnelerek Gadir hum da  yaşanan olaya şahitlik etmek isteyenlerin ayağa kalkıp bu olayı yaşadıklarına dair şehadet etmelerini istedi. Ve Zeyd bin Ergem, Bera bin Azib, Salman Farsi, Ebuzer’i Gifari ve Migdat ayağa kalkarak Peygamber (s.a.a)’dan duyduklarına şehadet ederek Hz. Resulullah (s.a.a)  Allah’ın emri gereği İmam Ali (a.s)’ı kendisinden sonra insanlara İmam tayin ettiği olayı anlatarak  şahitlik ettiler. İmam Ali (a.s) buyudu bunların tümünü yaşanmış olarak kabul ediyormusunuz evet ya Ali dediler, ve İmam Buyurdu peki neden buna sadık kalmadınız. Her kes başını önüne eğerek sessiz kaldılar.
2. Hadis : Şeyh Seduk Cabir bin Yezidi Cofi den şöyle naklediyor: Cabir bin abdullah ensar’i den duydum; Allah’u tebarek’e  ve te’ala Peygamberin’e ‘’Ul-il Emr’e İtaat’’  ayetini gönderdiğin de  dedim ya Resulullah (s.a.a)  Allah ve Resulünü tanıdık peki bu ayet’ten amaç kimlerdir. Resulullah (s.a.a) buyurdu:  Ey Cabir O’nlar benim vasilerim ve ben den sonra müslümanların İmamlarıdır. Birincisi  Ali bin Ebu talib daha sonra  hasan ve hüseyin, sonra Muhammed bin Ali, Tevratta bakır diye geçer ey cabir sen en yakın zamanda onu göreceksin, ve benim selamımı O’na ilet, sonra Cafer bin Muhammed, Musa bin Cafer, Ali bin Musa, Muhammed bin Ali, Ali bin Muhammed, Hasan bin Ali ve daha sonra ismi benim ismimden lakabı benim lakabımdan olan Allah’ın yer yüzündeki son hücceti Hasan bin Ali’nin oğlu olan Mehdi (a.f)’ dir. Allah O’nun eliyle doğudan batıya, kuzeyden güneye kadar her tarafı yer yüzünü zülüm ve fesad’ın doldurduğu gibi adalet ve iğilikle dolduracaktır. (9) 3. Hadis : Borid Aceli  İmam Muhammed Bakır (a.s)’dan şöyle nakletmektedir: İmam şöyle buyurdu: ‘’Ul-il Emr’e İtaat’’ ayetinden maksat yanlız biz Ehl-i beyt’iz, Allah müminlerin itaat’ını kıyamet gününe kadar biz Ehl-i beyt İmamlarına farz kılmıştır. (10)
( Allah’umme Accil li- veliyyike-l ferec )
1-Şevahidit’tenzil c.2,s.190
2- Şevahidit’tenzil c.2, s.195
3- Müstedrek-issahiheyn c. 3, s. 121 - daru-l me’arif  Beyrut
4- Sahi-hi tirmizi c.5,s. 621,622- daru-l fik /Müsned’i ahmed c.3,s.17,59 ve c.5,s.181,189  dari sadir beyrut / Müstedrek’i hakim c.3, s. 109, 110 – daru-l me’arif beyrut / Hesais-innesai  s.93
5- Essevaig-il mehreke s. 150. Mektebet-il kahire
6- Ğayet-il meram c.1, s. 304, 367
7- Fevaid-il semtin c.1, s. 312 beyrut
8- Kemaleddin s. 274
9- Kemaleddin s. 253
10- El-Kafi c.1, s. 217 
Tevekkül  EROL

Y A Z A R I N   D İ Ğ E R     Y A Z I L A R I

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder