Bismillahirrahmanirrahim
UL-İL EMR AYETİN DE İMAMET
‘’ Ey iman edenler!
Allah’a itaat edin; Peygamber’e ve sizden olan o yetki sahiplerine de itaat
edin. Eğer Allah’a ve ahiret gününe iman ediyorsanız, bir şeyde çekiştiniğiniz
zaman o hususta Allah’a ve Peygamber’e başvurun. Böyle yapmanız, hem daha
iyidir ve hem de sonu daha güzeldir.’’ Nisa/ 59
Bu ayeti kerime de Allah
müminlere hitaben, müminler-i kendisin’e, Peygamberin’e ve Kendilerin den olan
Emir sahiplerine itaat etmelerini emretmektedir. Çok açıktır ki Allah’a itaat
birinci merhaledir. O’da Kur’an yoluyla Hz. Resulü ekrem (s.a.a)’e bildirdi, ve Allah Resulü onu insanlara tebliğ etti. ‘’Namaz kılın ve
oruç tutun’’ ayetleri gibi.
Hz. Resulullah (s.a.a)’ın buyuruklarından
‘’İtaat’’ iki anlamda aktarılmıştır.
1- Sünnet’i ile ilgili anlam ve söylemi
İnsanlara
açıklamasını istediği bu emirler tabiki Allah’ın bir fıkhi hükümdür.’’ Sizleri
iyiliğe davet, kötülükten nehyediyorum’’sözü gibi, Bu sözleri Hz. Resululllah
(s.a.a)’ın kendi sözü olarak da kabul edebiliriz. Çünkü bu konulara Allah’a itaat etmek O
Hazret’in kendisine itaat anlamınadır. Çünkü bu hükümler Allah tarafından
indirilmiştir, bu hükümlere itaat etmek Allah’ın kendisine itaat etmektir.
2- İmamet (Velayet) ve Müslümanların
önderliyiğle ilgili anlam ve söyl emi.
İmamet ve müslümanların
önderliyiğle ilgili anlam ve söylem, Allah’ın fıkhi hükümlerini tebliğ etme
hükmü değildir. Çünkü Resulullah Allah’ın müslümanlara velisi ve Peygamberi
olduğundan bütün fıkhi hükümleri 23 yıl süreçde tek tek anlatmıştır. Buradaki
anlatım ve söylem savaş,barış ve ümmetin maslahatını ilgilendiren idari, siyasi
ve sosyal konularda bir liderik vasfı
anlamıdır.
‘’ Resul’a
itaat edin’’ cümlesi her iki manada kullanılır, yani fıkhi ve liderlik anlamın da
ve Ona itaat edin anlamı da çıkmaktadır.
EMİR VE NAHİYLER DE PEYGAMBERİN MASUMİYETİ
Peygamber (s.a.a)’in masumiyeti güçlü delillerle kelam ilminde konu
edilmiştir. O Hazret emir ve nahiy de
hangi emri verirse masumdur ve masumiyet üzerinden o hükmü vermiştir, sadece
günah değil bel ki en ufak bir bilinçli
ve bilinçsiz hata, gaflet ve yanlıştan bile masumdur bu ayette, görüyoruz ki kayıtsız
şartsız Hz. Resulullah (s.a.a)’a itaat etmek
farzdır. Ve O hazret’ten en ufak hata ve yanlış yapması asla söz konusu
olmadığı gibi, böyle bir ihtimalin varlığı dahi mümkün değildir. Ayetten
anlaşıldığı husus şu; günah işleyen, hata eden, yanlış yapan ve gaflete düşen
birisine mutlak itaat etmek farz değildir, eğer farz olursa toplum da Peygamber
makamı tartışılır ve sende bizler gibi günahkar ve hatalısın, bizler nasıl günah işliyor hata ediyorsak
sende aynısını yapıyorsun, o zaman da toplumda Peygamber ile üstünlük
tartışmaları söz konusu olur bu gerçek olursa o zaman itaat etmek farz olmadığı gibi mutlak itaat’ta
şart olmaz. Ama Peygamber masum
olduğundan toplumda bu anlamda tartışma olmamıştır, masumiyet makamına ve
şahsına mahsus olan bir şeye toplum mutlak itaat etmiştir, ve itaat etmek de
farzdır.
Anne ve babaya itaat
etmek masum bir makama sahip olan insana itat etmek gibi dedeğildir,
Kur’anı Kerim şöyle buyuruyor:
Kur’anı Kerim şöyle buyuruyor:
‘’
İnsana, baba ve annesine iyi davranmasını tavsiye ettik. Eğer onlar, seni,
hakkında bilgin olmayan bir şeyi bana ortak koşmaya zorlarlarsa, onlara itaat
etme!. Dönüşünüz banadır. Orada yaptıklarınızı size bildiririm’’. Akebut / 8
Bu ayette insana tavsiyesi baba ve anne, seni Allah’a şerik koşman için bir telkin veya
istekte bulunurlarsa onlara itaat etme buyurmaktadır. Ama Resulullah (s.a.a)’a
öyle bir şart koymamaktadır, mutlak emir ve nahiylerde itaattı şart
kılmaktadır. Ayrı bir hususda şudur ki Peygamber’e kayıtsız ve şartsız itaat
etmeyi telkin ve te’kit etme sebebi başka ayetlerde buyurduğu üzere Peygamber’e
itaatı Allah kendisine itaat etme anlamında kullanmasıdır.
Kur’anı
Kerim şöyle buyuruyor:
‘’
De ki: ‘’Allah’a ve Peygamber’e itaat edin.’’ Eğer yüz çevirirlerse, (bilsinler
ki) kuşkusuz,Allah Kafirleri sevmez.’’ Al-i İmran / 32
başka
bir ayette şöyle buyuruyor:
‘’
Allah’a ve Peygamber’e itaat edin ki, Allah’ın rahmetine kavuşasınız.’’
Bu ayette ( Ati’u)‘’ İtaat edin’’ sözü Allah ve Peygamber’e ait bir sözdür. Yani Allah’a itaat Peygamber’e itaattır,Peygamber’e itaat ise Allah’a itaattır. ve her ikisinin emir ve nahiylerine her surette itaat etmek farzdır.Peygamber’e itaat Allah’a itaat oluşu hasabiyle Peygamberin bütün emir ve nahiylerine itaat etmek farzdır.
Bu ayette ( Ati’u)‘’ İtaat edin’’ sözü Allah ve Peygamber’e ait bir sözdür. Yani Allah’a itaat Peygamber’e itaattır,Peygamber’e itaat ise Allah’a itaattır. ve her ikisinin emir ve nahiylerine her surette itaat etmek farzdır.Peygamber’e itaat Allah’a itaat oluşu hasabiyle Peygamberin bütün emir ve nahiylerine itaat etmek farzdır.
UL-İL EMR-E İTAAT
Ayeti Kerime de İmamet’in
ve İmamların masum oluşlarının araştırılmasında bir kaç husus sözkonusudur.
1- Ul-il Emr’in Anlamı
2- Ul-il Emr’in Ölçüsü
3-
Ul-il Emr Ve ‘’Menzilet, İtaat Ve Sakaleyn’’ Hadisler-i
4- Şia Ve Sünnü Kaynakların da Ul-il Emr Hakkın
da Hadisler
UL-İL EMİR-İN ANLAMI
Öncelikle ‘’Uli’’ kelimesi’ne ve ‘’El-Emr’’ kelimesi’ne ayrı ayrı bakılması gerek. ‘’ Uli ’’ Sahipler
anlamınadır,’’ El-Emr ‘’ ise iki manada
kullanılmaktadır. Birinci mana emretme, İkinci mana ise iş ve konum manasında dır.
Ul-il Emr’in anlamı
hakkında Kur’anı Kerim şöyle buyuruyor.
‘’ Güvenlik ve ya korkuyla ilgili bir haber onlara geldiğinde derhal onu yayarlar. Halbuki onu Peygamber’e ve kendilerinden olan yetki sahiplerine götürecek olsalar,içlerinde işlerin gerçeğini anlayan kimseler muhakkak ki onu ( gerçeğini )n bilirlerdi. Allah’ın size lütfu ve rahmeti olmasaydı,pek azınız hariç, hep şeytan’a uyardınız.’’ Nisa / 83
‘’ Güvenlik ve ya korkuyla ilgili bir haber onlara geldiğinde derhal onu yayarlar. Halbuki onu Peygamber’e ve kendilerinden olan yetki sahiplerine götürecek olsalar,içlerinde işlerin gerçeğini anlayan kimseler muhakkak ki onu ( gerçeğini )n bilirlerdi. Allah’ın size lütfu ve rahmeti olmasaydı,pek azınız hariç, hep şeytan’a uyardınız.’’ Nisa / 83
Bu ayette ikinci
mana, yani İş ve Konum itibariyla Sahip olan kimseler yani Ul-il Emr manasını
açık bir şekilde beyan etmektedir. Ayeti Kerime de U-lil Emr’in anlamı şunu net açıklamaktadır ki
Sahip Yani İdari, Siyasi, itikati ve sosyal hayatın, dünya ve ahiretini
yönlendirecek ve adalet ile liderlik yapma
konumuna sahip kimselere ancak bu makam verilebilir, ve Allah tarafından
liyakatlı görünen ancak bu makama ulaşabilir. Bu anlamda Allah bu özelliklere
liyakatı olan kimselere İmamet (Velayet) makamını bahşetmiştir,ama bu makamı
kavrayamayan insanlar onları bu liderlik vasfından zahiri olarak uzaklaştırıp
topluma siyasi liderlik yapsalarda, İmamet makamını asla onların elinden
alamazlar. Bu makam bir eve benzer evin gerçek sahibi ev sahibinin kendisidir
her ne kadar evi gasp etselerde o evin gerçek sahibi asla olamazlar. O evi ne
kadar bakım adı altında korumaya çalışsalarda asla can yandırarak eve gerçek
hakkı ile bakamazlar çünkü kendilerinin herhangi bir zahmeti, elemeği ve
alınteri ile evi yapmamışlar gasp edilen
hile ve desiseyle elde edilen eve ancak o denli bakabilirler.
UL-İL EMR-İN ÖLÇÜSÜ
Ul-il Emr’in ölçüsü
hakkında Müfessirler arasında bir çok söylemler sözkonusu olmuştur. Biz bazı
görüşleri aktaralım.
1- Amirler,
2- Resulullah’ın ( s.a.a ) ashabı,
3- Muhacir ve Ensar,
4 - Sahabe ve Tabi’in,
5- Dört Halife,
6- Ebu bekir
ve Ömer,
7- Ulema,
8 - Ordu Komtanları,
9- ‘E’imme’ Ehl-i beyt, ( Allah’ın Selat
ve Selamı üzerlerine olsun )
10- İmam Ali, (a.s)
11– Şer’an velayet ve
liderliğe sahip olan kimseler,
12- Hak Amirler.
Bunlar emir sahipleri
olacakların ölçüsüne liyakatı olan kimseler olarak görüşlerde beyan edilmiştir. Bunlar
açıklanırken Ayeti Kerim’e deki noktalara
özen göstererek inceleğelim.
AYET-İ KERİM DE UL-İL EMR-İN YERİ
Bu aşamada; ayet-i kerimede dikkata değer emre
itaatın nasıllığına ve özelliğine bakalım.
1. Nokta: Ul-il Emre mutlak itaat; Ayet-i Kerim’e Ul-il Emre itaat etmeği mutlak ( kayıtsız
şartsız) olarak açıklıyor,ve mutlak
itaat etmek için hiç bir ön şart getirmemektedir.. Hz.Resulullah (s.a.a)’a itaat etme şeklinde açıklandığı gibi, hiç bir
şart getirmeden mutlak surette Ul-il Emre itaat etmenin farz olduğunu açık bir
şekilde beyan etmekte, ve bütün emir ve nahiylerde itaat etmenin farz olduğunu
beyan etmektedir.
2. Nokta: Ulil Emre itaat; Allah ve Resulü (s.a.a)’ne mutlak itaatın ölçüsü gibidir;
Yani bu 3 makama itaat etmeğin bir birinden hiç bir farkı yoktur.Ve mutlak itaat ölçüsünün zaruriyetine vurgu yapmaktadır.
Yani bu 3 makama itaat etmeğin bir birinden hiç bir farkı yoktur.Ve mutlak itaat ölçüsünün zaruriyetine vurgu yapmaktadır.
3. Nokta: İtaat Kelimesinin Ulil Emrde tekrarlanmaması; Bu nokta,
önceki noktadan daha önemlidir. Önceki noktada
Allah’a itaat edin ve Resulü (s.a.a)’ne itaat edin. Her birisine ayrı ayrı bir itaat
edin kelimesi getiriyor, ama Ul-il Emr ( emir sahiplerin )’e yanlız bir kez
itaat kelimesini kullanıyor. Yani çünkü Resulullah (s.a.a)’da emir sahibi olduğu için Resulullah (s.a.a) ile
Ul-il Emr’e beraber itaat edin kelimesini kullanıyor. Bundan anlaşılıyor ki
Allah Resulü ile Ul-il Emre ayrı ayrı itaat edin konusu değilde her ikisine
beraber bütün emir(uygulama) ve nahiyler ( alıkoyma) de tek itaat etme farziyetini
getiriyor Kur’an-ı Kerim, U-lil Emr makamına sahip olan şahsiyetlerin de
tıpkı Resulullah (s.a.a) gibi her türlü hata ve günahtan masum olduklarını
delil olarak gösterir. Biraz daha fazla açıklama gereği duyuduğumuzda karşımıza
şu önemli nokta çıkıyor. Ayet’te Resulullah ve Ul-il Emr’e itaat etme hususunda tek bir itaat edin
cümlesi mutlak ve kayıtsız şartsız her
ikisini tek cümlede, itaat edin emri verilmektedir. Ve nasıl Resulullah (s.a.a)
her türlü gaflet, hata, yanlış, küçük ve büyük günahtan uzak ve masumsa O’nu temsil edecek şahsiyet olan emir
sahiplerininde O’nun gibi aynı vasıfları taşıması ve
O’nun gibi masum olmaları
gerekmektedir. Bu noktaları incelediğimizde Ayet-i Kerime bize şunu açık
ve net beyan etmektedir, ki Resulullah (s.a.a)’in kendisi masum olduğu gibi U-il Emr olan
şahsiyetler Resulullah (s.a.a)’ in kendisini temsil ederek masumdurlar. Ul-il Emr
ayeti emir sahiplerinin masumiyetine delil olan ayettir. (1)
FAHRİ RAZİ’NİN GÖRÜŞÜ
Özellikle
Sünnü alim ve müfessirlerinden olan Fahri Razi bu ayetle ilgili tefsiri kebir’inde
şöyel açıklama yapmaktadır. Allah! Bu ayet-i kerimede Ul-il Emr’e itaatı mutlak bir şekilde farz kılmıştır. Ve mutlak
bir şekilde itaatını farz kıldığı şahısın masum olma zaruriyeti vardır. Bu
ayetin hükmüne göre farzedelim emir
sahibi gafletten, hatadan, yanlış ve
günahtan masum olmadı ve hata ederek
günah işleyerek bizim ona itaat etme
gereğimiz vardır! O zaman bu, aslında o hata ve günahın kendisine itaat etmek
demektir. Oysa hata ve günah işlemek Allah tarafından yasaklanmıştır. Günah
işleyen cezalandırılması gerekiyor, ne fark var ya hata eden ve günah işleyen
bir emirsahibine itaat etmişsin ve ya hata ve günahın kendisine itaat
etmişsindir.(2)
FAHRİ RAZİ’NİN MASUM İMAMLARIN İMAMETİ’NE İTİRAZI
Fahri Razi ; Ul-il Emr den makasat 12 masum imam
hakkında şia’ya yaptığı itiraz;
1. İtiraz: Masum imamlara itaat’ın farzı ya mutlaktır ki onların hakikatını tanımaya bağlıdır, bu da imkansızdır. böyle
oluncada bu itaat emretmek imkansıza emir etmek hükmündedir. Çünkü onları tanıma
imkanımız olmadığı sürece onlara nasıl itaat edelim. Ve ya onları tanıma şartı
gerekmetedir, buda doğru değildir, çünkü bu söz onlara itaatı tanımayla farz
kılmaktadır. Oysa Allah Kur’anı Kerim de onları tanımaksızın itaatı farz ve
mutlak kılmış ve herhangi bir şart’ta koymamıştır. Cevap : Masum imamlara itaat etmek Onların hakikatını tanıma şartına bağlı
değildir. Öyleki Onları tanımayan bir insana Onların itaatı farz olmasın. Belki
onlara itaatın kendisi şart ve farzdır.
Açıklama
Şart;
bazen farzı oluşturan etkendir; Örneyin hacca gitmenin şartı malvarlığıdır, yıllık ihtiyacını ve hac
masrafını karşılayan bir müslümana hac şart ve farz olur. Bu imkanı sağlayamana
hac farz değildir. Bazen şartın kendisi farzdır; Namaz kılmak için temizlik
abdest şartın kendisidir. Yani namazın farz oluşu abdestin oluşuna bağlıdır ve namaz kılan
insan abdest almayı bilmesi gerekmektedir. Abdest almayı bilmeden abdest alamaz
ve abdestsiz namaz kılamaz, ama günah
işleyen birisi namaz kılabilir, günahı ister bilerek ister bilmeyerek yapsın
namaz kılmasına engel değildir. Hacda
ise malı varsa haca gidebilir, ama günah işlesede işlemesede haca gidemez eğer
haca gidecek ekonomi imkanı yoktursa. Dolayısıyla
Peyamber ve İmamı her ikisinide bilirek tanıma şartıyla onlara itaat şart ve
farzdır, bunun için Onlara itaat etmek mutlaktır,ama itaatın kendisi
şartlıdır.
2. İtiraz: İmamiyye şiası’nın iddiası
şudur ki her dönemde bir imamdan fazlası yoktur, oysa Ul-il Emr genel manadır
imamlara itaatı tek tek emretmektedir.
Cevap: Her ne kadar her zamanda bir
imamdan fazla yok isede ama her dönemin imamına itaat etmek farzdır,
dolayısıyla her dönemin İmamına itaatı şart kılıyor, bir dönemde birden fazla
İmama değil, netice itibariyle çeşitli zamanlarda yaşayan müminler hem kendi
zamanlarında yaşayan ve hemde önceki dönemlerde yaşayan İmamlara itaat etmeleri kendilerine farz kılınmıştır.
UL-İL
EMR, İTAAT HADİSİ, SAKALEYN HADİSİ VE MENZİLET HADİSİ
Menzilet Hadisi: Ul-il Emr den maksat
ne Alimlerdir ne Sahabelerdir ne tabi-inlerdir ne Komutanlardır ne 3 halifedir
ne Babalardır ne Emeviler ve nede Abbasi sultanlarıdır. O’nlar Allah’ın
yeryüzünde ki özel ilmiyle donatılıp görevlendirdiği ve Peygamberlerin
temsilcileri İmamet makamına sahip olan 12 Masum İmamlardır. Sünnü hadiscilerin
ileri gelen büyük alimlerinden Hakim Heskani den gelen bir hadiste; Şevahidi
Tenzil kitabın da Ul-il Emr ayetinin tefsirinde Mucahid den Rivayet etmektedir:
Ayeti Kerimede söz edilen ‘’Ul-il Emr-i
Minkum’’ cümlesi ‘’ Emiril Müminin Hz. Ali bin Ebu Talib(a.s) ın İmamet ve
Velayeti hakkında inmiştir. Resulullah (s.a.a) Medinde O’nu kendi yerinde Vasiy kılarak kadın
ve cocuklara sahip olmasını istediğinde İmam Ali(a.s) şöyle arzetti: beni kadın
ve cocuklaramı Vasiy kılıyorsunuz ya Resulellah? Allah Resulü (s.a.a) şöyle
buyurdu: Bana nisbetin Harun’un Musa’ya nisbeti gibi ve ümmetimin arasında
halifem olmak ve onları islah etmek istemezmisin. Bu Ayet’te ki ‘’ Ul-il Emr
Minkum’’ Emir sahipleri ölçüsü Hz. Ali
bin Ebu Talib (a.s)in Resulullah’ın hayatta yaşadığı dönemde O’nu insanlara
İmam karar kılmasıyla gerçekleşmiştir, O’nu medinede kendi yerinde bıraktı ve Allah’ın
emri gereği insanlara O’na İtaat etmelerini ve muhalefetlik etmemelerini
emretti.’’(1)Bu
hadiste bilgin ve mufessir Alim Mucahid; bu ayetin iniş felsefesini Resulullah
(s.a.a)’ ın Hz. Ali (a.s)’ı medinede kendi yerinde vasıy bıraktığı ayetini
tefsir ettiği zaman kendisinin olayı anladığını ve çözdüğünü söylemektedir. Bu
hadiste Hz. Harun’un Hz. Musa (a.s)’ ya olan yakınlığının aynısını Resulullah
(s.a.a)’ ın Hz. Ali (a.s)’ ı kendisine yakın karar kılması ve O’na mutlak itaat
edilmesini istemesidir. Menzilet hadisi
konusu Sünnü ve Şia alim ve müfessirleri arasında bir çokları tarafından ortak
görüşle değerlendirmiş ve aynı noktda ve konu üzerinde birleşilmişlerdir. Devamında
Hakim Haskani menzilet hadisi için şöyle
diyor: bu menzilet hadisi aynı hadistir ki bizim büyük şeyhimiz (ustadımız) Ebu
Hazım Hafiz; menzilet hadisi için şöyle derdi, ben beş bin sened ile onaylattım
onu, bu hadis konusunda şüphe yoktur İbni Asakir kendi
kitabında bu konuyu bir
çok sahabeden nakletmiştir.(2)
Bu hadis; İmam Ali (a.s) ümmetin en bilgini en
faziletlisi ve Hz. Resulullah (s.a.a)’ın kendi döneminde ve vefatından sonraki
dönemde O’nun varisi ve halifesi oluşunun delilidir.
İtaat Hadisi: İmam Ali (a.s)’ın İmametine delil olan diğer bir hadisde İtaat
Hadisidir,bu hadis çeşitli kaynak ve söylemlerle aktarılmıştır, Hakimi Nişaburi
Mustedreki sahiheyn de bu konuyu
yazarken ve Zehebi tehlis kitabında bu
konuyu onaylıyor. Hadisin özü şöyledir:
Hz.Resulullah (s.a.a) şöyle buyuruyor: bana itaat eden Allah’a itaat etmiştir, Bana karşı gelen Allah’a karşı gelmiştir, ve Ali’ye itaat eden bana itaat etmiştir, Ali’ye karşı gelen bana karşı gelmiş ve emrime itaat etmemiştir.. (3) bu hadisde Resulullah (s.a.a) kendine itaatın şartını Allah’a itaat olarak buyururken Hz. Ali (a.s)’a itaatın şartını kendine itaat olarak beyan etmektedir. Ve kendisine karşı gelmenin şartını Allah’a karşı gelineceğini buyururken Hz. Ali (a.s)’a karşı gelmenin şartını kendisine karşı gelmek olarak beyan etmektedir. Dolayısıyla bu hadiste çok açık bir şekilde açıkladığı gibi Hz. Ali (a.s)’a itaatın farz oluşunu Peygamber’in kendisine itaat gibi farz olduğunun delilidir. Ul-il Emr ayetinin öz anlamı Hz. Resulullah (s.a.a)’a itaat etmenin farz olduğudur, Hz. Ali (a.s) Resulullah’ın varisi oluşu hasabiyle O’na itaat’ın da farz oluşunun anlamını çıkarmaktadır. Ve bu hadis Hz. Ali (a.s)’ın ismet (masum) oluşuna da delilidir. Çünkü itaat emrin fer’idir yani itaattan sonra gelir yani itaat emri gelmeyene kadar itaat sözkonusu olamaz. İmam Ali (a.s)’a itaat Resulullah (s.a.a)’a itaattır,İmam Ali (a.s)’ın emri Resulullah (s.a.a)’ın emridir. İmam Ali (a.s)’ın maslahat gördüğü Resulullah(s.a.a)’ın maslahatıdır.bunun kendisi de İmam Ali(a.s)’ın masumiyetinden başka bir delile işaret değildir.
Hz.Resulullah (s.a.a) şöyle buyuruyor: bana itaat eden Allah’a itaat etmiştir, Bana karşı gelen Allah’a karşı gelmiştir, ve Ali’ye itaat eden bana itaat etmiştir, Ali’ye karşı gelen bana karşı gelmiş ve emrime itaat etmemiştir.. (3) bu hadisde Resulullah (s.a.a) kendine itaatın şartını Allah’a itaat olarak buyururken Hz. Ali (a.s)’a itaatın şartını kendine itaat olarak beyan etmektedir. Ve kendisine karşı gelmenin şartını Allah’a karşı gelineceğini buyururken Hz. Ali (a.s)’a karşı gelmenin şartını kendisine karşı gelmek olarak beyan etmektedir. Dolayısıyla bu hadiste çok açık bir şekilde açıkladığı gibi Hz. Ali (a.s)’a itaatın farz oluşunu Peygamber’in kendisine itaat gibi farz olduğunun delilidir. Ul-il Emr ayetinin öz anlamı Hz. Resulullah (s.a.a)’a itaat etmenin farz olduğudur, Hz. Ali (a.s) Resulullah’ın varisi oluşu hasabiyle O’na itaat’ın da farz oluşunun anlamını çıkarmaktadır. Ve bu hadis Hz. Ali (a.s)’ın ismet (masum) oluşuna da delilidir. Çünkü itaat emrin fer’idir yani itaattan sonra gelir yani itaat emri gelmeyene kadar itaat sözkonusu olamaz. İmam Ali (a.s)’a itaat Resulullah (s.a.a)’a itaattır,İmam Ali (a.s)’ın emri Resulullah (s.a.a)’ın emridir. İmam Ali (a.s)’ın maslahat gördüğü Resulullah(s.a.a)’ın maslahatıdır.bunun kendisi de İmam Ali(a.s)’ın masumiyetinden başka bir delile işaret değildir.
Sakaleyn Hadisi: Ul-il Emr de Ehl-i beyt (a.s)’e itatt etmenin farziyetinin başka bir delili
ise sakaleyn hadisidir. Bu hadis şia ve sünnü arasında kesin delillerle ittifak
edilmiş ender hadislerden birtanesidir. Gerçi bu bir çok farklı söylemlerle söylenmiş olsa dahi, ama hepisinde
farklılık göstermeğen iki cümle vardır
ki bütün farklı söylemlere arğmen aynı anlamda geçmektedir. Şu hadisde
açıklandığı gibi: Hz. Resulullah (s.a.a) şöyle buyuruyor: ben sizin aranız da iki ağır
emanet bırakıyorum; Allah’ın Kitabı, ve benim İtretim, ehl-i beytim bu ikisine
birlikte sarılan asla delalete düşmez, ve bunlar birbirlerinden asla
ayrılmazlar, kevser havuzunun başında bana birlikte geleceklerdir.(4) İb-ni Hacer; bu hadis hakkında şöyle diyor: Sakaleyn ( Kur’an Ve Ehl-i beyt)’e
sımsıkı sarılmak hakkında 20 ve onun üzerinde sahabe kanalından Hz.
Resulullah(s.a.a)’ın Medine de hasta iken, bazı kanallar dan hicr’de tolanmişken,
bazı kanallar dan Gadir hum da, bazı
kanallardan ise onu Taiften döndükten sonra buyurduğunu nakletmiştir. Dolayısıyla bu
hadislerin arasında hiç bir farklılık yoktur. bu farklı alanlar da söylense de, ama Hz. Resulullah (s.a.a) onu tek bir konu hakkın da söylemiştir. (5) Allame Bahrani
Sakaleyn hadisini 39 sünnü kanalından 82 şia kanalıdan nakletmiştir.(6) Sakaleyn hadisinin anlamı Hz. Resulullah
(s.a.a) kendisinden sonra ümmettin yolunu kayıp etmemesinin sebebi olarak
göstermektedir. Eğer bu insanlar iki emanetten birine sarılıp diğerini
bırakırsa kesin olarak delalete düşmüş olurlar, dolayısıyla Kur’an ve Ehl-i
beyt birbirlerinini tamamlayan unsurdurlar, Kur’ana itaat etmenin şartı Ehl-i
beyt’e itaat etmektir, O’nların başında Hz. Ali (a.s) gelmektedir. ve Ehl-i
beyt’e itaat etmenin şartı ise Kur’ana
itaat etmenin şartı olarak buyurmaktadır. Çünkü bunlar birbirini bağlayan ve
tamamlayan iki kopmaz halka ve ayrılmaz parçadırlar. Bunların her ikisinede
itaat etmek farzdır. Bunlara beraber sarılıp itaat etmek insanı imanı kamil
kılmakla beraber mümin ve takva vasfını kazandırarak gerçek yolda sapmadan
hakka yürümek demektir. Ve Sakaleyn hadisi Ehl-i beyt İmamlarının masumiyetine
delildir,eğer günah işlemiş olsalardı
Kur’an ile özdeşmeleri mümkün olamazlardır. Çümkü günah ve hata Kur’an
dan uzaktır, günah ve hatalı bir insanın Kur’anla ayni konumda adlandırılması
Allah’ın kendi ve insanların hidayeti
için gönderilen masum Peygamberlerin konumuna uygun bir vasıf sözkonusu
olamazdı, ki bu da O’nalrın makamına ve şanına uygun değildir.
UL-İL EMR HAKKINDA ŞİA VE SÜNNÜ KANALINDAN GELEN
HADİSLER
Ul-il Emre itaat etmekten maksat; Şia ve sünnü
kanallarından gelen hadislerde İmam Ali (a.s) ve onbir evladının İmamet ve
Masumiyetine delil ve O’nlara itaat etmenin farz olduğunu ortaya koymaktadır. 1. Hadis : İbrahim bin Muhammed bin
mu’eyyed cuveyni; (7) : Şeyh Seduk bin be’ebevey gummi Selim bin Geys’ten
rıvayet etmektedir. (8) : Halife osmanın döneminde Hz. Resulullah (s.a.a) ‘ın
mescidinde 200’ü aşkın sahabe ve tabi’inden camaat toplanmış ve birbirleriyle kureyşin ve kendi kabilelerinin
faziletleri hakkında konuşmalar yapıyorlardı ve uzun bir sohbet oldu, İmam Ali
(a.s) saad bin vakkas, abdurrahman bin avf, talha , zubeyr, ebuzer, miktad,İmam
Hasan ve İmam Hüseyin (a.s) da camideydiler. Uzun sohbetlerden sonra sahabe İmam
Ali (a.s)’ın sessiz kalarak bunları dinlediğini görünce dediler ya Ali (a.s)
neden konuşmuyorsunuz buyurun konuşun sizide dinleyelim. İmam Ali (a.s) buyurdu;
sizler kabilelrinizin ve kendinizin bütün faziletlerini anlattınız. Ve ben siz
kureyş, ensardan ve tabi’in den soruyorum bu faziletleri kimin sebebine elde
ettiniz, kendi özelliklerinizdenmi bu faziletleri kazandınız, yoksa başka bir
fazilet sahibinin sebebinemi Allah bu faziletleri size nasip etti.? Dediler: Allah! Hz. Muhammed (s.a.a) ve O’nun
Ehl-i beyt’i hürmetine bu faziletleri bize nasip etti. İmam buyurdu; ey kureyş,
ensar ve tabi’inler doğru söylediniz, ve bilmiyorsunuz dünya ve ahiretiniz için
elde ettiğiniz tüm hayırlar biz Ehl-i beyt’in sebebinedir.? Ve İmam! Ehl-i
beyt’in ve kendi faziletlerinden bir paragraf açarak onlara kendi konuşmalrıyla ilgili onlardan kendisine
cevap vermelerini istedi.Ve İmam şöyle buyurdu: sizi Allah’a and veriyorum bu
Ayetler indiğinde;
‘’ Ey iman edenler!
Allah’a itaat edin; peygamber’e ve sizden olan o yetki sahiplerine de itaat
edin. Eğer Allah’a ve ahiret gününe iman ediyorsanız, bir şeyde çekiştiğiniz
zaman o hususta Allah’a ve peygamber’e
başvurun. Böyle yapmanız, hem daha iyidir ve hem de sonu daha güzeldir.’’ Nisa
/ 59
‘’ Şüphesiz sizin
veliniz, yanlız Allah, Resulü ve namazı hakkıyla yerine getiren rükü halinde
zekat veren müminlerdir.’’ Maide / 55
‘’ yoksa Allah, sizden cihad eden, Allah,
Peygamber ve müminlerden başka kendisine bir sırdaş edinmeyen kimseleri
belirlemeden kendi halinize bırkılacağınızı mı sandınız?! Allah,
yaptıklarınzdan hakkıyla haberdardır.’’ Tevbe / 16
Bu ayetler indiğinde
müslümanlar dediler ya Resulullah (s.a.a) bu ayetler genel insanlar içinmidir
yoksa özel mümin birileri içinmi nazil oldu.? Hz. Resulullah (s.a.a) şöle buyurdu: Ey insanlar Allah bana vahiy
ettiğinde ve beni görevlendirdiğinde andolsun canım O’nun elinde olan Allah’a
nefesim sineme tıkandı sanki ruhum çıkacak,
ve halk bana verilen görevi tekzip edecek sandım. Ve sonra Allah beni O
görevi açıklamam için emretti, eğer açıklamasam beni cezalandıracağını emretti:
ve daha sonra şöyle buyurdu: Ey insanlar Allah benim mevlam (sahibim) ve ben
müminlerim mevlasıyım ve ben onlara canlarından daha yakın deyilmiğim,? dediler
evet ya Resulellah; bu esnada Resulullah (s.a.a) Hz. Ali (a.s)’a buyurudu ya
Ali kalk; İmam buyuruyor bende kalktım, Resulullah (s.a.a) elimden tuttu ve
buyudu ‘’Ben kimin mevlasıyım bu Ali de onun mevlasıdır. Allah’ım Ali’yi seveni
sev, ve O’na düşman olana düşman ol.’’
Selmani Farisi ayağa kalkıp şöyle sordu bu ne velayettir ya Resulellah?;
Resulullah (s.a.a) buyurdu: ya selman bu velayet bende olan velayettir, bu
velayeti Allah Ali (a.s)’ye verdi. Yani benden sonra bu ümmetin İmamı, önderi
Ali /a.s)’dir. Bu açıklamadan sonra Allah nimet ayetini indirdi‘’
Bugün dininzi size kamil kıldım ve nimetimi size tamamladım ve din olarak
İslam’ı size seçtim.’ Maide / 3
Bu esnada Ebu bekir ve Ömer ayağa kalkarak şöyle dediler ya Resulullah (s.a.a) bu ayetler Ali (a.s) hakkındamı inmiştir.? Resulullah (s.a.a) buyudu evet bu ayetler Ali ve Ondan sonra gelecek İmamlar hakkındadır. Dediler ya Resulullah (s.a.a) O’nları bizim için açıklarmısınız, Buyurdu: Allah’ın hücceti, kardeşim, vezirim, vasim ve benden sonra insanların İmamı olacak Ali bin Ebu Talıb, O’ndan sonra oğlum hasan ve hüseyin ve hüseyinimin soyundan gelecek dokuz evladı. O’nlar Kur’an ile ve Kur’an da O’nlar ile beraberdir, birbirlerinden ayrılmazlar kevser havuzunun başında bana birlikte geleceklerdir. Bu esnada İmam Ali (a.s) orada bulunuan topluluğa sesnelerek Gadir hum da yaşanan olaya şahitlik etmek isteyenlerin ayağa kalkıp bu olayı yaşadıklarına dair şehadet etmelerini istedi. Ve Zeyd bin Ergem, Bera bin Azib, Salman Farsi, Ebuzer’i Gifari ve Migdat ayağa kalkarak Peygamber (s.a.a)’dan duyduklarına şehadet ederek Hz. Resulullah (s.a.a) Allah’ın emri gereği İmam Ali (a.s)’ı kendisinden sonra insanlara İmam tayin ettiği olayı anlatarak şahitlik ettiler. İmam Ali (a.s) buyudu bunların tümünü yaşanmış olarak kabul ediyormusunuz evet ya Ali dediler, ve İmam Buyurdu peki neden buna sadık kalmadınız. Her kes başını önüne eğerek sessiz kaldılar.
Bu esnada Ebu bekir ve Ömer ayağa kalkarak şöyle dediler ya Resulullah (s.a.a) bu ayetler Ali (a.s) hakkındamı inmiştir.? Resulullah (s.a.a) buyudu evet bu ayetler Ali ve Ondan sonra gelecek İmamlar hakkındadır. Dediler ya Resulullah (s.a.a) O’nları bizim için açıklarmısınız, Buyurdu: Allah’ın hücceti, kardeşim, vezirim, vasim ve benden sonra insanların İmamı olacak Ali bin Ebu Talıb, O’ndan sonra oğlum hasan ve hüseyin ve hüseyinimin soyundan gelecek dokuz evladı. O’nlar Kur’an ile ve Kur’an da O’nlar ile beraberdir, birbirlerinden ayrılmazlar kevser havuzunun başında bana birlikte geleceklerdir. Bu esnada İmam Ali (a.s) orada bulunuan topluluğa sesnelerek Gadir hum da yaşanan olaya şahitlik etmek isteyenlerin ayağa kalkıp bu olayı yaşadıklarına dair şehadet etmelerini istedi. Ve Zeyd bin Ergem, Bera bin Azib, Salman Farsi, Ebuzer’i Gifari ve Migdat ayağa kalkarak Peygamber (s.a.a)’dan duyduklarına şehadet ederek Hz. Resulullah (s.a.a) Allah’ın emri gereği İmam Ali (a.s)’ı kendisinden sonra insanlara İmam tayin ettiği olayı anlatarak şahitlik ettiler. İmam Ali (a.s) buyudu bunların tümünü yaşanmış olarak kabul ediyormusunuz evet ya Ali dediler, ve İmam Buyurdu peki neden buna sadık kalmadınız. Her kes başını önüne eğerek sessiz kaldılar.
2. Hadis : Şeyh Seduk Cabir
bin Yezidi Cofi den şöyle naklediyor: Cabir bin abdullah ensar’i den duydum;
Allah’u tebarek’e ve te’ala Peygamberin’e
‘’Ul-il Emr’e İtaat’’ ayetini
gönderdiğin de dedim ya Resulullah
(s.a.a) Allah ve Resulünü tanıdık peki
bu ayet’ten amaç kimlerdir. Resulullah (s.a.a) buyurdu: Ey Cabir O’nlar benim vasilerim ve ben den
sonra müslümanların İmamlarıdır. Birincisi
Ali bin Ebu talib daha sonra
hasan ve hüseyin, sonra Muhammed bin Ali, Tevratta bakır diye geçer ey
cabir sen en yakın zamanda onu göreceksin, ve benim selamımı O’na ilet, sonra
Cafer bin Muhammed, Musa bin Cafer, Ali bin Musa, Muhammed bin Ali, Ali bin
Muhammed, Hasan bin Ali ve daha sonra ismi benim ismimden lakabı benim
lakabımdan olan Allah’ın yer yüzündeki son hücceti Hasan bin Ali’nin oğlu olan
Mehdi (a.f)’ dir. Allah O’nun eliyle doğudan batıya, kuzeyden güneye kadar her
tarafı yer yüzünü zülüm ve fesad’ın doldurduğu gibi adalet ve iğilikle
dolduracaktır. (9) 3. Hadis : Borid Aceli İmam Muhammed Bakır (a.s)’dan şöyle
nakletmektedir: İmam şöyle buyurdu: ‘’Ul-il Emr’e İtaat’’ ayetinden maksat yanlız biz Ehl-i
beyt’iz, Allah müminlerin itaat’ını kıyamet gününe kadar biz Ehl-i beyt
İmamlarına farz kılmıştır. (10)
( Allah’umme Accil li- veliyyike-l ferec )
1-Şevahidit’tenzil c.2,s.190
( Allah’umme Accil li- veliyyike-l ferec )
1-Şevahidit’tenzil c.2,s.190
2-
Şevahidit’tenzil c.2, s.195
3-
Müstedrek-issahiheyn c. 3, s. 121 - daru-l me’arif Beyrut
4- Sahi-hi tirmizi c.5,s. 621,622- daru-l fik /Müsned’i ahmed c.3,s.17,59
ve c.5,s.181,189 dari sadir beyrut /
Müstedrek’i hakim c.3, s. 109, 110 – daru-l me’arif beyrut /
Hesais-innesai s.93
5- Essevaig-il mehreke s. 150. Mektebet-il kahire
5- Essevaig-il mehreke s. 150. Mektebet-il kahire
6-
Ğayet-il meram c.1, s. 304, 367
7- Fevaid-il semtin
c.1, s. 312 beyrut
8- Kemaleddin s. 274
9-
Kemaleddin s. 253
10-
El-Kafi c.1, s. 217
Tevekkül EROL
Y A Z A R I N D İ Ğ E R Y A Z I L A R I
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder