Bismillahirrahmanirrahim
İMAN DA UYUMİnsan olmak; insan-i yaratılışından kaynaklanan özelliktir, mahaldır ki insan ile insan olmayan varlığın arasında çekici ve uyumlu bir ilişki olsun, ve bu çekici ve uyumluluk insanın yaratılış amacına uygun olsun, böyle bir şeyin olması mümkün değildir.
Bu fıtraten var olan imanın varlığına da ters bir şeydir. çünkü Allah´a iman insanın yaratılışında var olan bir şeydir, dolayısıyla Allah´ın varlığına imanı olan mümin bir insan mümkün müdür maddeci ve müşrik, temiz yaratlışndan ve insani değerlerden gaflet içerisinde olan bir insanla uyum içerisinde olabilsin. çekici vasfıyla temiz ve vahdete dayalı bir aile düzeni kurabilsin, ve içindeki uyumsuzluk ve karmakarışıklıkla geleceğe mutluluk yelkenleri açabilsin. Bu konumla ilgili Kur’an çok net vurgu yapmaktadır.
Kur´an-ı Kerim şöyle buyruyor:
‘’Allah´a ortak koşan kadınlarla, iman etmedikçe evlenmeyin. İman etmiş bir cariye, Allah´a ortak koşan bir kadından -onu beğenseniz bile- daha iyidir. Allah´a ortak koşan erkekleri de, iman etmedikçe ( kızlarınızla) evlendirmeyin. İman etmiş bir köle, Allah´a ortak koşan bir erkekten -onu beyenseniz bile- daha iyidir. Onlar (sizi) ateşe çağırırlar; Allah ise kendi izniyle ( yardımıyla) sizi cennete ve mağfirete çağırır ve hatırlasınlar (öğüt alsınlar) diye ayetlerini insanlara açıklar.´´Bakara / 221
İmanlı bir erkek ve ya imanlı bir kadın müşrikle evlenemiyorsa dolayısıyla maddeci( Ateist) biriyle de evlenemez, çünkü müşrik Allah’a, ama maddeci ise hem Allah’a ve hemde yaratılış felsefesine inanmıyor. Kur´an böyle bir evliliği onaylamadığının ötesinde böyle insanların arasında çekicilik olmadığına vurgu yapmaktadır.
Kur´an-ı Kerim şöyle buyruyor:
‘‘Zina eden erkek, sadece zina eden veya müşrik olan kadınla evlenir, zina eden kadınla da sadece zina eden veya müşrik olan erkek evlenir. Bu, müminlere haram kılınmıştır.‘‘ Nur/3
Bazı insanlar Allah´a inanıyor, ama (Nübüvvet) peygambere inanmıyor, bunlarla evlenmekte caiz değil, çünkü Nübüvvete inanmadan Allah’a iman söz konusu olamaz, inanmış bir müslümanla böyle ki insanların arasında çekiciliğin olması asla söz konusu olmaz. Bir kısım insanlarda! Allah ve Nubuvvet’e inanıyor ama islam peygamberine inanmıyor, bunlarla da evlenmek caiz değildir. Çünkü böyle ki insanların arasında gerçek çekicilik söz konusu değildir.
Yahudiler ve hristiyanlar Allah, Hz. Musa ve İsa’ya (a.s) inanıyor, Kur’anı kerim buna vurgu yapmakta ve onaylamaktadır. Bunlara kitap ehli denilir, müslüman ile kitap ehlinin arasında iletişim ve çekicilikte söz konusudur, çünkü müslüman ve Ehl-i Kitap Allah, Nübüvvet, Me ad ve dinin birçok kurallarında aynı inancı paylaşmaktadır.
Kur’an-ı Kerim şöyle buyruyor:
´´ Bugün temiz şeyler size helal kılındı. Kendilerine kitap verilenlerin yiyecekleri size helaldir ve sizin yiyeceklerinizde onlara helaldir. Mümin kadınlardan iffetli olanlar ve kitap ehlinden iffetli kadınlar da, zinadan uzak durarak ve gizli dost tutmayarak iffetli olup mihrlerini vermeniz kaydıyla( size helaldir) kim imanı (iman edilmesi gereken bir şeyi) inkar ederse, ameli boşa gider ve ahirette ziyana uğrayanlardan olur´´ Maide / 5
bazı hadislere göre yukarıdaki Bakara suresi ,221. Ayet, Maide 5. ayeti nash etmiştir denilmektedir.( Hükmünü kaldırmış) Çünkü ehli kitap müşrik kısmındandır. Dolayısıyla ehli kitapla evlenilmez.
EHSAN DA UYUM:
Ehsan; engel olma anlamındadır.
Kur’an-ı kerimde bu kelimenin meful’u Muhsenat’tır, 4 anlamda kullanılmaktadır:
1 –‘’ Temiz ve iffetli kadınlar kendilerini gayrı meşru, kötü ve yanlış şeylere engel olup kendilerini günah getiren şeylerden korurlar.’’ Maide/ 5
2 - ‘’Evli olan kadınlar ki nikah onlarla haramdır.’’ Enbiya / 91
3 - ‘’Kendilerine karışılamayan özgür hanımlar.’’ Tahrim / 12
4 –‘’ Ehsan dan maksat islamdır, Mohsanat gibi, müslüman kadınlara söylenir.’’ Nisa / 25 Ehsanda uyum dan maksadımız birinci manadır,temiz ve iffetli kadınlar, kur’an tabirinden bu çıkmaktadır.
Kur´an-ı Kerimde kadının yalnız muhsine (temiz) olmasına vurgu yapmamaktadır, belki erkeğinde Mohsin (Temiz,islami) olma gereğine vurgu yapmaktadır.
Maide Suresinin 5.ayetinde helal olanlara vurgu yaparken, müslüman ve kitap ehli kadınların vasıflarını mohsenat (Temiz) olma şartını koymakta, ve yanlız onlarla evlenmeği öngörmektedir. Ve aynı ayette erkeği de mohsin (Temiz) likle sınırlandığını görmekteyiz.
Kur’an-ı Kerim şöyle buyruyor:
‘’Zina eden erkek, sadece zina eden ve ya müşrik olan kadınla evlenir. Zina eden kadınla da sadece zina eden ve ya müşrik olan erkek evlenir. Bu, müminlere haram kılınmıştır.‘’ Nur / 3
Dolayısıyla temiz ve iffetli kadınlar toplum nezdinde aziz, ve iffetsiz ve kötü kadınlar ise toplum nezdinde dışlanmış ve hayasız olarak görülmektedir. Ve erkeklerde aynı özelliği taşımaktadır.
Tabi’idir temiz yaratılan, temiz yaratılanın delisi olsun ve onu özümsesin, kendisi her zaman ister ki kendisine temiz yaratılanı cezbetsin.
``Kötü kadınlar kötü erkeklere, kötü erkekler de kötü kadınlara( yaraşır). Temiz kadınlar temiz erkeklere, temiz erkeklerde temiz kadınlara (yaraşır). Bunlar, onların söyledikleri sözlerden uzaktırlar. Bunlara bağışlanma ve değerli rızık vardır.‘’ Nur / 26
Anlaşılıyor ki iki farklılık arasında eğer uyum olmazsa iki farklılığın arasında birlik olması hayal olur Karga ile leylek in arasında uyumun olmadığı gibi. Çünkü erkek ile kadın aile yapılanmasında mutluluğu yakalayabilmesi için ihsanda islami uyumun kazanılması olursa o zaman aile de bir muhabbet ve sevginin var olduğu anlaşılır. Aile o muhabbet ve sevgi ile geleceklerini mutluluk üzerine kurabilirler.
DENK OLMAK
Yine bu konu da ısrar etmekteyiz ki evlenmekten maksat sadece cinsel arzuların giderilmesi amaçlanmamaktadır. Belki canların, ruhunların ve insan varlığının birbirlerini tamamlaması adına evlenmeyle aile müessesesini kurmalıdırlar. Eğer ailede maneviyat ve insanın ilahi değerleri birleşmezse ve sadece fiziki ve cinsel arzuların giderilmesi amacı ile evlenilirse bir ömür boyu nasıl mutluluk içerisinde yaşayabilirler, ve hatta onların evlilik yaşamları hayvan yaşamından ne farkı olabilir, eğer amaç cinsel arzuları tatmin etmekse, diğer yaratıklarda da bu yaşam tarzı mevcuttur. Şehid belkhi; tarihinin en büyük alimlerinden; Bir gün yalnız başına otururken cahil birisi yanına gelerek şöyle söyler, yalnız oturmuşsun? Alim şöyle cevap verir şimdi ki sen geldin, yalnız oldum, çünkü insanın yanında bazı insanların varlığı insanı yalnızlaştırarak insana ıstırap vermektedir. Saidi bu noktada latif bir cümle kullanarak şöyle diyor:
Alim cahil den nefret eder, Cahil ise alimden korkar.
Dolayısıyla bir çok kadın ve erkek birbirlerinin gerçek varlıklarına alim ve cahil gibidir, ve ya birbirlerinin yanlarında oluşları rahatsız etmekte sıkıntı vermektedir, sebebi ise ya erkek temiz, kadın kötü ve ya kadın temiz, erkek kötüdür. ve ya her ikiside kötüdür. tam bir cehennem kuyusu gibi bir yaşam, bunlar birbirlerine asla kafi değillerdir. Hadiste vardır,’’ Resul-u Ekrem (s.a.a): Cuveybir, fakir bir müslüman, Ziyad bin velid ise zengin bir müslümandır, Allah Resul’u cuveybiri, ziyadın kızını cuveybire vermesi için ziyadın evine gönderir cuveybir Hz. Resulullah’ın (s.a.a) selamını getirdiğini ve kızını Allah’ın emriyle kendisine vermesini Hz. Resulullah’ın istediğini söyler,ziyad bu sözü cuveybirden duyunca Allah Resul-un yanına gelerek şöyle dedi. Biz kızlarımızı bizim şanımıza uygun olanlara veririz. Allah Resul-u ( s.a.a ) şöyle buyurdu: Cuveybir mümin dir. Mümin erkek mümine kadının, mümine kadın mümin erkeğin şanına uygundur. Kızını ona ver ve bu işe gönülsüz kalma. Ve Allah Resul‘unun irşadıyla kızı zelifa temiz ve liyakatlı bir kızdı cuveybire nikahlayıp evlendirdi.
İmam Cafer Sadık (a.s) şöyle buyruyor:
Müminler birbirlerinin şanına uygundur.‘‘
Bu olay erkek ve kadının imanda uyumun ne kadar isabetli bir aile yapısı gerçekleştirdiğini ispat etmektedir. Eğer Allah Hz. Fatıma‘yı ( s.a) Hz. Ali (a.s ) için yaratmasaydı. Adem neslinden hiç bir yaratılan kadın Hz. Ali‘nin ( a.s) dengi, olamayacaktı.
Allame Meclisi bu hadisi şöyle açıklamaktadır:
Elbette bazı peygamberler Hz. Fatıma‘nın (s.a) dedesi olduklarından onunla evlenemezlerdi. Ama Hz. Musa Ve Hz. İsa (a.s ) onun dedesi değillerdi ama onun dengide değillerdi. Ve bu delildir ki Hz. Fatıma‘nın (s.a) makamı O büyük peygamberlerin makamından yücedir. Dolayısıyla Hz. Ali‘nin (a.s) makamı da aynıdır. Buradaki amacımız evlilikte ve aile kurumunda gerek birbirlerinin şanına uygun ve uyum, ve gerekse birbirlerinin denginin ne kadar önemli bir unsur olduğudur. bu uyum ve denk oluşursa aile kurumunda İlahi bağının mükemmel olduğunun göstergesi demektir. Çünkü burada iman, ahlak ve insani değerlerin tamamen bu kuruma hakim olduğunu göstermektedir.
İmam Cafer Sadık ( a.s ) şöyle buyruyor:
``Şahsın denk ve şanına uygun olması şudur ki, temizliğiyle aile kurumunu sosyal hayatın tüm şartlarının ihtiyacını karşılamasıdır.``
İffet ve temizlik bir ahlakı emiridir. İffetli olmayan birisi ahlakı çöküntüdedir demektir. Dolayısıyla ahlakı çöküntüde olan birisi ahlaklı ve iffetli birisiyle bu konuda şanına uygunluğu yoktur.
Hz. Resul-u Ekrem (s.a.a ) şöyle buyruyor:
``Ne zaman! size birisi kızınızı istemeğe geldiğinde onda ahlak ve dindarlık varsa ona kızınızı verin, eğer ahlak ve dinden yoksun ise reddedin, eğer ahlak ve dinden yoksun birine kızınızı verirseniz, bu yer yüzünde en büyük fitnedir.``
Başka bir hadis de şöyle buyruyor:
``Evlilik özgürlüğü kısıtlayan bir kurumdur. Ne zamanki kızınızı kocaya verdiniz onun özgürlüğünü kısıtlıyorsunuz o zaman dikkat edin özgürlüğünü kısıtladığınız kızınızı kimin eline teslim ediyorsunuz.``
‘’Fıkıhta şöyle bir deyim vardır; kızın velisi ( babası ve ya dedesi ) şanına uygun birine, kızın razı olduğu bir evliliğe mani olursa, O kızın evlenmesinde onların iznine gerek duymaksızın evlenebilir. Ama eğer örf gereği o erkeğin şanına uygun olmadığı ön görülürse baba ve dedesine itaat etmesi farzdır.’’ Buradaki şanına uygun olma yalnız iman ve islam ile yeterli değil, belki Ahlak, iffet ve insani kemallerin de ön planda olduğu bir aile kurumu olma yeterliliği söz konusudur.
Gerçekten mutluluğu ve uyumlu bir aile kurumu oluşturmak isteyen,ve tertemiz evlatlar yetiştirme arzusunda olan anne ve babalar bu hususlara dikkat etmeleri gerekiyor. İşte İlahi sevgisi doğrultusunda oluşan gerçek uyumlu aile budur.
Tevekkül EROL
Y A Z A R I N D İ Ğ E R Y A Z I L A R I
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder