Bismillahirrahmanirrahim
İSLAM’IN DÜNYA GÖRÜŞÜ
3 ESAS ÜZERİNEDİR
2- Yolu Tanımak; bu tanıma neticede Nubuvveti tanımaktır.
3- İnsan’ın aslını tanımak; bu tanım meadı ( kıyamet gününü ve ebedi hayatı ) tanımaktır.
İslamın esas ve en faydalı tanımlaması insanı tanımak, başka
bir değişle insanın kendisini tanımasıdır. Masum E’imme den (a.s) şöyle nakledilmektedir buyuruyor:
‘’En büğyük tanım,
Allah’ı tanımaktır. En yararlı tanım, insan’ın kendini tanımasıdır.’’ Başka bir
hadis’de İmam Ali (a.s) şöyle buyuruyor:
‘’kendini tanıyan,
Rabbini tanımıştır.’’
Yine bir güzel sözle İmam Ali (a.s) şöyle
buyuruyor:
‘’Kendi ve kendi değerlerini tanımayan insanın
tehlikesi korkunçtur, kendinizi ondan koruyun.’’
Evet kendi ve kendi değerini tanımayan insan,
ne kendisine nede başkasına yararı ve saygısı olamaz. Böyleki insan kendini ve
tüm değerlerini kıymetsiz birşey karşılığında satabilir.
İmamet güneşinin onuncu İmamı olam İmam Hadi
(a.s) şöyle buyuruyor:
‘’ Eğer insan’ın,insani
değerleri kendi varlığında İlahi rengiyle tecessüm ederse (görünürse), insan’ın
bütün hayvani arzusu,nefsani istekleri
ve şehveti zelil olur. insan kendinde var olan değerin ne olduğunu iyi anladığı
zaman dünya onun gözünde küçük ve zavallı olur.’’
O yüce makama ulaşmış şahsiyetlerden biriside
Hafiz şirazi’dir ( r.a ): çok mükemmel şiir ve söylemleriyle müslüman bir
insanın şahsiyet, İzzet ve güzelliklerini açıklıyarak özetle şöyle diyor:
Ben insanım, ben
Allah’ın halifesiyim, yani ben Allah’ın tecellisiyim,( O’nun tüm güzelliyiğim)
ben O’nun emanetçisiyim, Allah! Kendisini bende ( insanda) göstermiştir.
Kur’anı Kerim şöyle buyuruyor:
‘’ Kuşkusuz, biz o emaneti, göklere, yere ve
dağlara sunduk, onlar bunu yüklenmekten çekindiler ve ondan korktular. Ama
insan onu yüklendi.’’ Ahzab / 72
Kur’anın buyurduğu bu
emanet mutlak itaat anlamında kullanılan Allah’ın halifeliğidir. İnsan gerçek
manada varlık aleminin özüdür. Çünkü herşey insan için yaratılmış, insan ise
Allah için yaratılmıştır. Her şey tüm güzelliğile insanı anlatır, insan ise tüm
güzelliğiyle Allah’ı anlatır. Hafız şirazi yine şöyle diyor: ben mestim
maşuguma, eğer ateşe atılmamı emretse atarım. Kırık kalbim ve marifetsiz nefsim
kevser havuzuna gitmek istemese dahi; İnsan yaratıcısını tanıyıp ona aşık oldumu, O’nu tanımayan et parcası kalp
ile nefsin neler istediğinin ne önemi
var. İnsan tekamul ile bu makamlara
ulaştıktan sonra yaguttan çok daha değerli olan varlığını hem dünyası ve hemde
ebedi dünyası olan ahireti için olabilecek her türlü zararların karşısında durarak
koruyabilir.
Kur’anı Kerim şöyle buyuruyor:
‘’ Gerçek ziyan edenler, kıyamet günü
kendilerini ve ailelerini ziyan edenlerdir.’’ Şura / 45
Yani insanın kendisi
ve ailesi en büyük sermayesidir. ve bu sermayeye zarar verdirip mahvetmemesi
gerekiyor.
KENDİN-İ TANIMAK
BAŞKASINI TANIMA’NIN ÖN KURALIDIR
İnsan için en önemli konu kendini tanımaktır. Eski kültür
ve medeniyete sahip bütün ülkelerde Hindistan, Çin, Fars imparatorluğu,Roma imparatorluğu,
yunanistan ve orta doğunun bütün medeniyet ve kültüründe birliktelik görürsünüz,
oda insan için en önemli konu kendini tanımaktır. Kendini tanımak ise başkasını
tanımanın ön kuralıdır. Mahatima gandi.‘’Benim mezhebim’’ adlı eserinde şöyle
diyor. Ben hindistanda olan kültür ve medeniyet adlı bütün kitapları inceledim.
ve şu neticeye vardım ki en büyük tanım,
kendini tanımaktır.eski çinde filisof ve büyük bilim adamı ‘Konfosiyus’
gerçekten hikmetli ve güzel sözlere sahip bir bilim adamı ve filisoftur.
Konfosiyus verdiği konfrans ve seminerlerin bir tanesinde şöyle diyor; devlet
ve dünyayı yönetmek isteyenlerin 9 şeye dikkat etmeleri gerekiyor.
1- Şahıs ilk önce kendi davranışına dikkat
etmeli ve kendini yetiştirmelidir. her insan ilk önce kendini islah etmelidir.
eğer insan kendini islah ederse yönetmek istediği toplum islah olur. çünkü
toplumun breyleri insanın kendisinden oluşuyor, İnsan kendisini islah etmezse
toplumun islah olamsı mümkün olamaz, Kendini islah etmek başakasının islah
oluşu demektir,insanın kendini tanıması ve yetiştirmesi başkasını tanıması ve
yetiştirmesi demektir.
İmam Ali (a.s) şöyle buyuruyor:
‘’topluma önderlik ve imamlık yapmak isteyen birisi ilk
önce kendisini islah etmesi gerek, sonra toplumun islahına yönelmesi gerekiyor.
Allah Hz. Musa’ya (a.s) vahyetti. ya
Musa (a.s) kendinde gördüğün ayıplar var
olduğu sürece başkaların ayıplarını söyleme. Başkalarının ayıbını söylemek
istediğinde kendine bak söyleyeceğin ayıp kendinde varmı? yokmu.? Varsa o
ayıpların giderilmesi için ilk olarak kendinden başla temizle daha sonra
başkasının ayıbını temizlemeye yönel.’’
2- Şahsiyeti ve karakteri temiz insanlara
saygılı olmak.
3- Kendi akrabalarına karşı dostluğu ( İslamda
buna sile’i rahim denir ) ve bağlığı geliştirmek, anne babayı unutmamak, fakir
yakınların durumunu gözetmek.
4- Benimsediyi sistemin ve teşkilatın
liderlerine bağlılık samimiyetini gözetmeli ve korumalı,
5- İnsan; toplumu idare edenlerle fakir ve
normal insanlar arasında fark bırakmadan adil ve eşit davranmalı,ve kendini;
kendinden aşağı olandan üstün görmeden haraket etmeli, kendini onların ve
onları da kendi yerinde görmeli. Kendine beyendiğini onlarada beğenmeli, kendine
beyenmediğini onlarada beğenmemesi gerekiyor. eğer başkaların kalbinde yer
tutmak istiyorsa amel ile haraket etmelidir.
6- İnsan toplumun babası olması gerekiyor;
Yani başkalarına muhabbetli, samimi, sevecen ve şafkatlı olmalı, ve toplumun
sorunlarına yürek ve can yandırması gerekiyor. eğer insan böyle olursa gerçekten
toplum onu baba gözünde görür.
7- İnsan bütün
hünerlerini yararlı bir şekilde toluma hizmet amaçlı kullanması gerekiyor.
İnsanın gayesi ve amacı dost olmasıdır. çünkü Allah insanı akıllı, güzel ve mükemmel yaratmıştır.
Hadisde şöyle buyuruyor: Allah’ın kendisi
güzeldir, güzeli sever, insanıda güzel
yaratmıştır. ve insanın da güzeli
sevmesi gerekiyor,eğer insanın ruhu ve kalbi temiz ve güzel olursa her temiz ve
güzeli sever.
8- İnsan başkasına
karşılıksız saygı ve sevgi duyması lazım, yaptığınız bir şeyden karşılık
beklerseniz size beklediğiniz tarzda
karşılık vermezler. Nefret ve manfaatçı gözüyle bakarlar o zaman değeriniz toplum
nezdinde sıfıra iner.
9- Dünyadaki bütün doğru, adil ve hak ile olan
liderlere saygı gösterin.
Bu dokuz konuda ki sözlerden kendimize
çıkaracağımız ders genel manada insan kendini iyi tanıması gerekiyor ve eğer
kendini tanırsa başkalarını tanır ve nasıl hareket etmesi gerektiğini bilir.
KUR’AN-İ AÇIDAN İNSAN’IN MAKAMI
Açıkladığımız gibi
bütün kültür ve medeniyetlerde en önemli mesele insanın kendisini tanıması ve
yetiştirmesidir. Kur’an-ı Kerimin bize birinci derecede kazandırdığı en önemli
makam Allah’ın yeryüzünde ki en büyük emanete sahip oluma makamıdır. ve bu konuya çok önem verdiğini açıklamaktadır:
Kur’an-ı Kerim şöyle
buyuruyor:
‘’ Kuşkusuz, biz o emnaeti, göklere, yere ve
dağlara sunduk, onlar bunu yüklenmekten çekindiler ve ondan korktular. Ama
insan onu yüklendi.’’ Ahzab /72
Kur’an müfessirleri bu
ayet-in hususunda şu görüşü belirtmektedirler. Allah’ın Ayette buyurduğu
‘’ biz o emnaeti, göklere, yere ve dağlara
sunduk’’ bu emanetten maksat velayet ve halifeliğin kendisidir. Yani o emanet
ki insan onun vasıtasıyla Allah’ın yer yüzündeki halifesi olabilmesidir. Bir
hadis şerif-te şöyle diyor; ‘’çalışın kendinize İlahi ahlakı seçin ve İlahi
renk ile yaşayın.’’ Bu emanet göklere, yere ve dağlara sunuldu, ve onların
fiziki yapıları çok büyük görünümde olabilirler, ama şu’ur bakımından hiçbirşey
olduklarından dolayı bu emaneti yüklenemediler. Hatta Melekler bile bu emaneti
yüklenme cesaretini gösteremediler. Allah’ u Ta’ala buyuruyor; bu emaneti hiç
bir varlık yüklenemedi yanlız insan yüklendi. Çünkü bu insana İlahi velayeti ve
halifeliği kazandıracaktı. Allah akabinde buyuruyor: ‘’ İnsan nede zalim ve
cahildir.’’ Allame Hüseyin Tabatabi
(r.a) bu ayet-in tefisirinde şöyle diyor: yani insan bu yüce makama sahip
olmasına rağmen nasıl olur kendisine zülüm edebilir. Allah bütün varlık alemini
ve onun içinde ne yaratmışsa hepisini insan
için yaratmıştır, ve insan yanlız Allah için yaratılmışdır. ve eğer
insan bu kadar yüce bir değer ve makama sahip olmasına rağmen sadece bir karın
tokluğu ve şeytani heva heves uğruna kendisini satıyorsa bundan daha büyük
zülüm söz konusu olabilirmi,? çünkü en büyük zülüm kendisini çirkef günaha
satmaktır. ‘’Ve insan cahildir.’’ İnsan kendi yüce makamına nasıl cahil
olabilir ki, ‘’El-kesis Karl’’ şöle diyor; İnsan büyük bir buz dağı gibidir
büyük okyanusun ortasına düşmüş durumdadır. Siz okyanus ortasında buz dağını tek parça gördüyünüzde onun sadece
tek parça olduğunu var sayarak görebilirsiniz, ama suyun içerisinde olan
kısmını göremezsiniz, insada tıpkı buzdağı gibi fiziki açıdan görünen kısmıyla
tanınır, insan olarak Allah’ın kendisine bahşettiği yüce değer ve makama sahip
hakikatını tanıyamıyor, yani İlahi boyutunu idrak edememiştir. Bilim adamları
şunu diyor; insan kendi görümünün dışındaki hakikatını tanıyamadımı ve onu
yetiştirmedimi o en büyük cahildir. ama eğer insan kendi nefsini ve fiziki
yönünü tanıyorsa, ama onun geliştirilmesine ve eğitip yetiştirilmesine gayret
etmiyorsa bu artık cahil değil, bu tek kelimeyle asi ve kusurlu insandır. Bu insana birileri şunu hatırlatması
lazım ki ey insan senin makamın senin düşündüyündan çok daha yücedir. Sen
kendini tanıdığın kadar değilsin, sen çok yüce ve çok büyüksün. Evet insan ya
kendi yüce değerlerini tanıyamamıştır.Ve ya
Allah’ın nuru kendisinde olduğunu bilmiş ve tanımıştır, ama asilik etmiş
kendini yetiştirme gayreti göstermeyerek nefsine büyük zülüm etmiştir. Çünkü
eğer insan kendisini tanıyıp yetiştirirse melekten üstün bir varlık olduğunu
anlar, onu anladığı zaman kendi görünmeyen
hakikatının Allah’ın emanetçisi olduğunu kavrar, ve Allah’ın yer yüzündeki
velayeti ve halifesi olduğunu görür.çünkü Kur’anın tabiriyle ‘’ biz o emneti,
göklere, yere ve dağlara sunduk, onlar bundan çekindiler ve korktular.’’ Bu
söylemlerin içerisinde kimler var,’’ göklere’’ denilince Yıldızlar, güneş, ay,
ve başka canlı yaratıklar dan bahsetmektedir, bunların içerisinde meleklerde
dahil, hiç bir varlık cesaret edip bu emnaeti kabullenip yüklenemediler.’’Yere’’
denildiğinde ise sadece toprak değil, hayvan türleri, bitki ve ne kadar
yeryüzünde canlı ve cansız varlık varsa hepisini içermektedir, ‘’dağlara‘’
denilince içerisinde barındırdığı tüm hazine çeşitleri bu emaneti kabullenip
yüklenemediler.çünkü emanet çok ama çok ağırdır. Bu varlıklar insan gibi asi ve
kendini tanımayan değiller her bir varlık kendi konumunu biliyor kendiini
tanıyor ve kendisine verilen sorumluluklarını kayıtsız şartsız tekvini (yaratılış
kuralı) olarak itaat ederek yerine getiriyorlar. ama bu ağır emaneti
yüklenemediler.
Ve insanın aklına gelen sorulardan birisi
şudur: Allah’ın yarattığı Güneş, ay, yıldızlar, gezegenler, gökler, yer ve
bunların içerisinde varolan tüm canlıların, ve şu’urlu meleklerin kayıtsız
şartsız kendisine itaat etmelerine rağmen insanı neden yarattı.? Çünkü insanın
yaratılışı bu varlıkların ve meleklerin yaratılışından sonra gerçekleşmiştir. insanın
aklına gelen bu sorunun üzerinde biraz tefekkür ettiğimizde şu noktaya
varabiliyoruz. İnsanın yaratılış felsefesinde bazı özelliklerin olaması,ve
diğer varlıklarda ve meleklerde bu özelliğin var olmamasındandır, yoksa insanın
yaratılışı neden bu kadar önemli olsun ki,? eğer insanın yaratılışında bu kadar önemli bir husus
olmasaydı insanın yaratılışı faydasız ve boş birşeyden öteye gitmeyecekti, Allah! faydasız ve önemsiz bir şey yaratsaydı
konu hakkında bu kadar vurgu yaparmıydı. Allah İnsanın yaratılışını meleklere
açtığı zaman melekler şaşkınlık içerisinde şöyle dediler: Ey yüce Rabbimiz! Biz
varız, Allah buyurdu: ‘’yeryüzünde halife bir insan yaratmak istiyorum’’
melekler şaşırdılar ve hatta birazda
itiraz denebilecek şekilde dediler: ‘’ Hani Rabbin meleklere, ‘’Ben yeryüzünde
bir halife var edeceğim.’’ dedi. (Melekler,)’’Biz seni överek sürekli tenzih ve
taksid ederken, orada fesat çıkaracak ve kanlar akıtacak birinimi var
edeceksin?’’ dediler. (Allah,) ‘’ Şüphesiz ben, sizin bilmediğiniz şeyleri
bilirim.’’ Dedi.’’ Bakara /31
Ayet-i Kerime den
anlaşılıyorki melekler öyle bir makama ve bilgiye sahipler ki gelecekteki
olacakları biliyorlardı.
Nerden biliyorlardı.?
Birinicisi: melekler! Yer yüzünde bir
halifenin var edeceyini Allah’tan duyduklarında, şunu biliyorlardı yer yüzünde yaratılan
halifenin istekleri asla sınırlı olmayacaktı, çünkü yer yüzü sınırlı bir varlıktır. İstenilen sınırsız
şeyleri veremez, sınırlı olan bir şeydede sürekli tartışma, çekişme, kavga ve
çatışmayla savaşlar vardır,savaş içerisinde kan dökme, ölme ve öldürmeler kaçınılmazdır.
Dolayısıyla melekler şunu biliyorlardı sınırlı imkanları olan yeryüzü sınırsız
arzu ve istekleri olan ademoğluna istediğini veremeyecektir. dolayısıyla
melekler yaratılacak insanı ancak bu yönüyle değerlendirebildiler. Allah!
Onlara cevaben buyurdu ‘’ Şüpesiz ben, sizin bilmediğiniz şeyleri bilirim.’’ Bu
insanın gerçek makamıydı melekler bilmiyorlardı bu makam halifetullah ve
velayetullah makamıdır. Halifetullah ve velayetullah makamına sahip insan yer
yüzünde Allah’ın halifesi ve temsilcisi oluyor,büyük ve küçük bütün günahlardan
masum olan melek bu makama ulaşamıyor. Allah! neden meleklerin varlıklarına
rağmen insanı yarattı sorusuna Verilebilecek en güzel cevap budur. ve İnsan kemal
makamına sahip olduğundan dolayı meleklerden üstün yaratılmıştır. meleklerin kayıtsız şartsız
itaat etmeleri aşk yoluyla değil belki emir gereğidir. Ama insan özgür
bırakılmasına ve seçici olmasına rağmen ibadet
ve itaatı aşk ile yaptığından dolayı bütün varlıklardan üstün kılınmıştır.‘’Aşk
bir cevherdir.’’Allah’ın sunduğu emanet gerçekte bu cevherdir. bu cevheri hiç
bir varlık idrak edemedi yanlız insan bu cevheri idrak etti. Bu cevher işte O
büyük aşk’tır. İnsanın Rabbine olan aşkı, Dolayısıyla insanın Rabbine olan
itaatı bu aşk üzerinden olduğundan dolayı halife makamı kendisine mahsus
kılındı. dolayısıyla meleklerden ve tüm varlıklardan üstün yaratılmıştır. buraya
kadarki konunun sonunda güzel bir sözle noktalamak isityorum: Allah insanı
yaratmak istediği zaman melekler itiraz ettiler bu nasıl bir varlıktır ki
yaratmak istiyorsun.? Bu insan öyle bir makama ulaşıyorki Allah ile Razı ve
niyaz yoluyla konuştuğu zaman şöyle diyor: Allah’ım ben yanlız seninle olmak istiyorum,
meleklerin ve aradaki var olan bütün vasıtaların aradan çekilsin, ben zavallı
kulun seni özümsüyorum ve yanlız seninle başbaşa kalmak istiyorum,sana olan
aşkım o kadar büyük ki bu aşkın arasına kimsenin girmesini arzu etmiyorum. Ve Allah emreder hiç kimse arada olmasın
kulumla yanlız bırakın. Aşık maşuguna o kadar bağlıdır ki Rabbinden başka hiç
kimseden aynı yerde oturmak istemiyor. Maşugundan biran ayrılığı kendisine ar
ve alçaklık biliyor. İşte kendini tanıyıp ve yetiştiren insan budur, bu gerçek
insana her şey gıpta ile bakmakta çünkü bu insan Rabbinin güzelliğdir.
Tevekkül
EROL
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder