25 Mayıs 2013 Cumartesi

İNSAN’IN KENDİNİ TANIMASI VE YETİŞTİRMESİ - 2

Bismillahirrahmanirrahim
İSLAM’IN DÜNYA GÖRÜŞÜ 3 ESAS ÜZERİNEDİR
1- Varlığı Tanımak;  bu tanıma neticede esas olan her şeyi yaratan  Allah’ı tanımaktır.
2- Yolu Tanımak;  bu tanıma neticede Nubuvveti tanımaktır.
 3-  İnsan’ın aslını tanımak;  bu tanım meadı ( kıyamet gününü ve  ebedi hayatı ) tanımaktır.
İslamın esas ve  en faydalı tanımlaması insanı tanımak, başka bir değişle insanın kendisini tanımasıdır. Masum E’imme den (a.s)  şöyle nakledilmektedir buyuruyor:
‘’En büğyük tanım, Allah’ı tanımaktır. En yararlı tanım, insan’ın kendini tanımasıdır.’’ Başka bir hadis’de İmam Ali (a.s) şöyle buyuruyor:
‘’kendini tanıyan, Rabbini tanımıştır.’’
 Yine bir güzel sözle İmam Ali (a.s) şöyle buyuruyor:
 ‘’Kendi ve kendi değerlerini tanımayan insanın tehlikesi korkunçtur, kendinizi ondan koruyun.’’
 Evet kendi ve kendi değerini tanımayan insan, ne kendisine nede başkasına yararı ve saygısı olamaz. Böyleki insan kendini ve tüm değerlerini kıymetsiz birşey karşılığında satabilir.
 İmamet güneşinin onuncu İmamı olam İmam Hadi (a.s) şöyle buyuruyor:
‘’ Eğer insan’ın,insani değerleri kendi varlığında İlahi rengiyle tecessüm ederse (görünürse), insan’ın bütün hayvani arzusu,nefsani  istekleri ve şehveti zelil olur. insan kendinde var olan değerin ne olduğunu iyi anladığı zaman dünya onun gözünde küçük ve zavallı olur.’’
 O yüce makama ulaşmış şahsiyetlerden biriside Hafiz şirazi’dir ( r.a ): çok mükemmel şiir ve söylemleriyle müslüman bir insanın şahsiyet, İzzet ve güzelliklerini açıklıyarak özetle şöyle diyor:
Ben insanım, ben Allah’ın halifesiyim, yani ben Allah’ın tecellisiyim,( O’nun tüm güzelliyiğim) ben O’nun emanetçisiyim, Allah! Kendisini bende ( insanda) göstermiştir.
 Kur’anı Kerim şöyle buyuruyor:
 ‘’ Kuşkusuz, biz o emaneti, göklere, yere ve dağlara sunduk, onlar bunu yüklenmekten çekindiler ve ondan korktular. Ama insan onu yüklendi.’’ Ahzab / 72
Kur’anın buyurduğu bu emanet mutlak itaat anlamında kullanılan Allah’ın halifeliğidir. İnsan gerçek manada varlık aleminin özüdür. Çünkü herşey insan için yaratılmış, insan ise Allah için yaratılmıştır. Her şey tüm güzelliğile insanı anlatır, insan ise tüm güzelliğiyle Allah’ı anlatır. Hafız şirazi yine şöyle diyor: ben mestim maşuguma, eğer ateşe atılmamı emretse atarım. Kırık kalbim ve marifetsiz nefsim kevser havuzuna gitmek istemese dahi; İnsan yaratıcısını tanıyıp ona aşık  oldumu, O’nu tanımayan et parcası kalp ile  nefsin neler istediğinin ne önemi var.  İnsan tekamul ile bu makamlara ulaştıktan sonra yaguttan çok daha değerli olan varlığını hem dünyası ve hemde ebedi dünyası olan ahireti için olabilecek her türlü zararların karşısında durarak koruyabilir.
 Kur’anı Kerim şöyle buyuruyor:
 ‘’ Gerçek ziyan edenler, kıyamet günü kendilerini ve ailelerini ziyan edenlerdir.’’ Şura / 45
Yani insanın kendisi ve ailesi en büyük sermayesidir. ve bu sermayeye zarar verdirip mahvetmemesi gerekiyor.
KENDİN-İ TANIMAK BAŞKASINI TANIMA’NIN ÖN KURALIDIR
İnsan için en  önemli konu kendini tanımaktır. Eski kültür ve medeniyete sahip bütün ülkelerde Hindistan, Çin, Fars imparatorluğu,Roma imparatorluğu, yunanistan ve orta doğunun bütün medeniyet ve kültüründe birliktelik görürsünüz, oda insan için en önemli konu kendini tanımaktır. Kendini tanımak ise başkasını tanımanın ön kuralıdır. Mahatima gandi.‘’Benim mezhebim’’ adlı eserinde şöyle diyor. Ben hindistanda olan kültür ve medeniyet adlı bütün kitapları inceledim. ve şu  neticeye vardım ki en büyük tanım, kendini tanımaktır.eski çinde filisof ve büyük bilim adamı ‘Konfosiyus’ gerçekten hikmetli ve güzel sözlere sahip bir bilim adamı ve filisoftur. Konfosiyus verdiği konfrans ve seminerlerin bir tanesinde şöyle diyor; devlet ve dünyayı yönetmek isteyenlerin 9 şeye dikkat etmeleri gerekiyor.
 1- Şahıs ilk önce kendi davranışına dikkat etmeli ve kendini yetiştirmelidir. her insan ilk önce kendini islah etmelidir. eğer insan kendini islah ederse yönetmek istediği toplum islah olur. çünkü toplumun breyleri insanın kendisinden oluşuyor, İnsan kendisini islah etmezse toplumun islah olamsı mümkün olamaz, Kendini islah etmek başakasının islah oluşu demektir,insanın kendini tanıması ve yetiştirmesi başkasını tanıması ve yetiştirmesi demektir.
 İmam Ali (a.s) şöyle buyuruyor:
 ‘’topluma  önderlik ve imamlık yapmak isteyen birisi ilk önce kendisini islah etmesi gerek, sonra toplumun islahına yönelmesi gerekiyor. Allah Hz. Musa’ya  (a.s) vahyetti. ya Musa (a.s)  kendinde gördüğün ayıplar var olduğu sürece başkaların ayıplarını söyleme. Başkalarının ayıbını söylemek istediğinde kendine bak söyleyeceğin ayıp kendinde varmı? yokmu.? Varsa o ayıpların giderilmesi için ilk olarak kendinden başla temizle daha sonra başkasının ayıbını temizlemeye yönel.’’
 2- Şahsiyeti ve karakteri temiz insanlara saygılı olmak.
 3- Kendi akrabalarına karşı dostluğu ( İslamda buna sile’i rahim denir ) ve bağlığı geliştirmek, anne babayı unutmamak, fakir yakınların durumunu gözetmek.
 4- Benimsediyi sistemin ve teşkilatın liderlerine bağlılık samimiyetini gözetmeli ve korumalı,
 5- İnsan; toplumu idare edenlerle fakir ve normal insanlar arasında fark bırakmadan adil ve eşit davranmalı,ve kendini; kendinden aşağı olandan üstün görmeden haraket etmeli, kendini onların ve onları da kendi yerinde görmeli. Kendine beyendiğini onlarada beğenmeli, kendine beyenmediğini onlarada beğenmemesi gerekiyor. eğer başkaların kalbinde yer tutmak istiyorsa amel ile haraket etmelidir.
 6- İnsan toplumun babası olması gerekiyor; Yani başkalarına muhabbetli, samimi, sevecen ve şafkatlı olmalı, ve toplumun sorunlarına yürek ve can yandırması gerekiyor. eğer insan böyle olursa gerçekten toplum onu baba gözünde görür.
7- İnsan bütün hünerlerini yararlı bir şekilde toluma hizmet amaçlı kullanması gerekiyor. İnsanın gayesi ve amacı dost olmasıdır. çünkü Allah insanı akıllı, güzel ve  mükemmel yaratmıştır.
 Hadisde şöyle buyuruyor: Allah’ın kendisi güzeldir, güzeli sever, insanıda  güzel yaratmıştır. ve  insanın da güzeli sevmesi gerekiyor,eğer insanın ruhu ve kalbi temiz ve güzel olursa her temiz ve güzeli sever.
8- İnsan başkasına karşılıksız saygı ve sevgi duyması lazım, yaptığınız bir şeyden karşılık beklerseniz size  beklediğiniz tarzda karşılık vermezler. Nefret ve manfaatçı gözüyle bakarlar o zaman değeriniz toplum nezdinde sıfıra iner.
 9- Dünyadaki bütün doğru, adil ve hak ile olan liderlere saygı gösterin.
 Bu dokuz konuda ki sözlerden kendimize çıkaracağımız ders genel manada insan kendini iyi tanıması gerekiyor ve eğer kendini tanırsa başkalarını tanır ve nasıl hareket etmesi gerektiğini bilir.
KUR’AN-İ  AÇIDAN  İNSAN’IN  MAKAMI
Açıkladığımız gibi bütün kültür ve medeniyetlerde en önemli mesele insanın kendisini tanıması ve yetiştirmesidir. Kur’an-ı Kerimin bize birinci derecede kazandırdığı en önemli makam Allah’ın yeryüzünde ki en büyük emanete sahip oluma makamıdır. ve  bu konuya çok önem verdiğini açıklamaktadır:
Kur’an-ı Kerim şöyle buyuruyor:
 ‘’ Kuşkusuz, biz o emnaeti, göklere, yere ve dağlara sunduk, onlar bunu yüklenmekten çekindiler ve ondan korktular. Ama insan onu yüklendi.’’ Ahzab /72
Kur’an müfessirleri bu ayet-in hususunda şu görüşü belirtmektedirler. Allah’ın Ayette buyurduğu
 ‘’ biz o emnaeti, göklere, yere ve dağlara sunduk’’ bu emanetten maksat velayet ve halifeliğin kendisidir. Yani o emanet ki insan onun vasıtasıyla Allah’ın yer yüzündeki halifesi olabilmesidir. Bir hadis şerif-te şöyle diyor; ‘’çalışın kendinize İlahi ahlakı seçin ve İlahi renk ile yaşayın.’’ Bu emanet göklere, yere ve dağlara sunuldu, ve onların fiziki yapıları çok büyük görünümde olabilirler, ama şu’ur bakımından hiçbirşey olduklarından dolayı bu emaneti yüklenemediler. Hatta Melekler bile bu emaneti yüklenme cesaretini gösteremediler. Allah’ u Ta’ala buyuruyor; bu emaneti hiç bir varlık yüklenemedi yanlız insan yüklendi. Çünkü bu insana İlahi velayeti ve halifeliği kazandıracaktı. Allah akabinde buyuruyor: ‘’ İnsan nede zalim ve cahildir.’’  Allame Hüseyin Tabatabi (r.a) bu ayet-in tefisirinde şöyle diyor: yani insan bu yüce makama sahip olmasına rağmen nasıl olur kendisine zülüm edebilir. Allah bütün varlık alemini ve onun içinde ne yaratmışsa hepisini insan  için yaratmıştır, ve insan yanlız Allah için yaratılmışdır. ve eğer insan bu kadar yüce bir değer ve makama sahip olmasına rağmen sadece bir karın tokluğu ve şeytani heva heves uğruna kendisini satıyorsa bundan daha büyük zülüm söz konusu olabilirmi,? çünkü en büyük zülüm kendisini çirkef günaha satmaktır. ‘’Ve insan cahildir.’’ İnsan kendi yüce makamına nasıl cahil olabilir ki, ‘’El-kesis Karl’’ şöle diyor; İnsan büyük bir buz dağı gibidir büyük okyanusun ortasına düşmüş durumdadır. Siz okyanus ortasında  buz dağını tek parça gördüyünüzde onun sadece tek parça olduğunu var sayarak görebilirsiniz, ama suyun içerisinde olan kısmını göremezsiniz, insada tıpkı buzdağı gibi fiziki açıdan görünen kısmıyla tanınır, insan olarak Allah’ın kendisine bahşettiği yüce değer ve makama sahip hakikatını tanıyamıyor, yani İlahi boyutunu idrak edememiştir. Bilim adamları şunu diyor; insan kendi görümünün dışındaki hakikatını tanıyamadımı ve onu yetiştirmedimi o en büyük cahildir. ama eğer insan kendi nefsini ve fiziki yönünü tanıyorsa, ama onun geliştirilmesine ve eğitip yetiştirilmesine gayret etmiyorsa bu artık cahil değil, bu tek kelimeyle asi ve kusurlu  insandır. Bu insana birileri şunu hatırlatması lazım ki ey insan senin makamın senin düşündüyündan çok daha yücedir. Sen kendini tanıdığın kadar değilsin, sen çok yüce ve çok büyüksün. Evet insan ya kendi yüce değerlerini tanıyamamıştır.Ve ya  Allah’ın nuru kendisinde olduğunu bilmiş ve tanımıştır, ama asilik etmiş kendini yetiştirme gayreti göstermeyerek nefsine büyük zülüm etmiştir. Çünkü eğer insan kendisini tanıyıp yetiştirirse melekten üstün bir varlık olduğunu anlar, onu anladığı zaman  kendi görünmeyen hakikatının Allah’ın emanetçisi olduğunu kavrar, ve Allah’ın yer yüzündeki velayeti ve halifesi olduğunu görür.çünkü Kur’anın tabiriyle ‘’ biz o emneti, göklere, yere ve dağlara sunduk, onlar bundan çekindiler ve korktular.’’ Bu söylemlerin içerisinde kimler var,’’ göklere’’ denilince Yıldızlar, güneş, ay, ve başka canlı yaratıklar dan bahsetmektedir, bunların içerisinde meleklerde dahil, hiç bir varlık cesaret edip bu emnaeti kabullenip yüklenemediler.’’Yere’’ denildiğinde ise sadece toprak değil, hayvan türleri, bitki ve ne kadar yeryüzünde canlı ve cansız varlık varsa hepisini içermektedir, ‘’dağlara‘’ denilince içerisinde barındırdığı tüm hazine çeşitleri bu emaneti kabullenip yüklenemediler.çünkü emanet çok ama çok ağırdır. Bu varlıklar insan gibi asi ve kendini tanımayan değiller her bir varlık kendi konumunu biliyor kendiini tanıyor ve kendisine verilen sorumluluklarını kayıtsız şartsız tekvini (yaratılış kuralı) olarak itaat ederek yerine getiriyorlar. ama bu ağır emaneti yüklenemediler.
 Ve insanın aklına gelen sorulardan birisi şudur: Allah’ın yarattığı Güneş, ay, yıldızlar, gezegenler, gökler, yer ve bunların içerisinde varolan tüm canlıların, ve şu’urlu meleklerin kayıtsız şartsız kendisine itaat etmelerine rağmen insanı neden yarattı.? Çünkü insanın yaratılışı bu varlıkların ve meleklerin yaratılışından sonra gerçekleşmiştir. insanın aklına gelen bu sorunun üzerinde biraz tefekkür ettiğimizde şu noktaya varabiliyoruz. İnsanın yaratılış felsefesinde bazı özelliklerin olaması,ve diğer varlıklarda ve meleklerde bu özelliğin var olmamasındandır, yoksa insanın yaratılışı neden bu kadar önemli olsun ki,? eğer insanın  yaratılışında bu kadar önemli bir husus olmasaydı insanın yaratılışı faydasız ve boş birşeyden öteye gitmeyecekti,  Allah! faydasız ve önemsiz bir şey yaratsaydı konu hakkında bu kadar vurgu yaparmıydı. Allah İnsanın yaratılışını meleklere açtığı zaman melekler şaşkınlık içerisinde şöyle dediler: Ey yüce Rabbimiz! Biz varız, Allah buyurdu: ‘’yeryüzünde halife bir insan yaratmak istiyorum’’ melekler şaşırdılar  ve hatta birazda itiraz denebilecek şekilde dediler: ‘’ Hani Rabbin meleklere, ‘’Ben yeryüzünde bir halife var edeceğim.’’ dedi. (Melekler,)’’Biz seni överek sürekli tenzih ve taksid ederken, orada fesat çıkaracak ve kanlar akıtacak birinimi var edeceksin?’’ dediler. (Allah,) ‘’ Şüphesiz ben, sizin bilmediğiniz şeyleri bilirim.’’ Dedi.’’  Bakara /31
Ayet-i Kerime den anlaşılıyorki melekler öyle bir makama ve bilgiye sahipler ki gelecekteki olacakları biliyorlardı.
 Nerden biliyorlardı.?
 Birinicisi: melekler! Yer yüzünde bir halifenin var edeceyini Allah’tan duyduklarında, şunu biliyorlardı yer yüzünde yaratılan halifenin istekleri asla sınırlı olmayacaktı, çünkü yer yüzü  sınırlı bir varlıktır. İstenilen sınırsız şeyleri veremez, sınırlı olan bir şeydede sürekli tartışma, çekişme, kavga ve çatışmayla savaşlar vardır,savaş içerisinde kan dökme, ölme ve öldürmeler kaçınılmazdır. Dolayısıyla melekler şunu biliyorlardı sınırlı imkanları olan yeryüzü sınırsız arzu ve istekleri olan ademoğluna istediğini veremeyecektir. dolayısıyla melekler yaratılacak insanı ancak bu yönüyle değerlendirebildiler. Allah! Onlara cevaben buyurdu ‘’ Şüpesiz ben, sizin bilmediğiniz şeyleri bilirim.’’ Bu insanın gerçek makamıydı melekler bilmiyorlardı bu makam halifetullah ve velayetullah makamıdır. Halifetullah ve velayetullah makamına sahip insan yer yüzünde Allah’ın halifesi ve temsilcisi oluyor,büyük ve küçük bütün günahlardan masum olan melek bu makama ulaşamıyor. Allah! neden meleklerin varlıklarına rağmen insanı yarattı sorusuna Verilebilecek en güzel cevap budur. ve İnsan kemal makamına sahip olduğundan dolayı meleklerden üstün  yaratılmıştır. meleklerin kayıtsız şartsız itaat etmeleri aşk yoluyla değil belki emir gereğidir. Ama insan özgür bırakılmasına ve seçici olmasına rağmen  ibadet ve itaatı aşk ile yaptığından dolayı bütün varlıklardan üstün kılınmıştır.‘’Aşk bir cevherdir.’’Allah’ın sunduğu emanet gerçekte bu cevherdir. bu cevheri hiç bir varlık idrak edemedi yanlız insan bu cevheri idrak etti. Bu cevher işte O büyük aşk’tır. İnsanın Rabbine olan aşkı, Dolayısıyla insanın Rabbine olan itaatı bu aşk üzerinden olduğundan dolayı halife makamı kendisine mahsus kılındı. dolayısıyla meleklerden ve tüm varlıklardan üstün yaratılmıştır. buraya kadarki konunun sonunda güzel bir sözle noktalamak isityorum: Allah insanı yaratmak istediği zaman melekler itiraz ettiler bu nasıl bir varlıktır ki yaratmak istiyorsun.? Bu insan öyle bir makama ulaşıyorki Allah ile Razı ve niyaz yoluyla konuştuğu zaman şöyle diyor: Allah’ım  ben yanlız seninle olmak istiyorum, meleklerin ve aradaki var olan bütün vasıtaların aradan çekilsin, ben zavallı kulun seni özümsüyorum ve yanlız seninle başbaşa kalmak istiyorum,sana olan aşkım o kadar büyük ki bu aşkın arasına kimsenin girmesini arzu etmiyorum.  Ve Allah emreder hiç kimse arada olmasın kulumla yanlız bırakın. Aşık maşuguna o kadar bağlıdır ki Rabbinden başka hiç kimseden aynı yerde oturmak istemiyor. Maşugundan biran ayrılığı kendisine ar ve alçaklık biliyor. İşte kendini tanıyıp ve yetiştiren insan budur, bu gerçek insana her şey gıpta ile bakmakta çünkü bu insan Rabbinin güzelliğdir.
Tevekkül  EROL
Y A Z A R I N   D İ Ğ E R     Y A Z I L A R I

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder