10 Haziran 2012 Pazar

Kuran‘da İmamet ve Masumiyet 2

 ‘’ Hani Rabbi İbrahim’i bir takım kelimelerle denemiş, o da tam olarak onları yerine getirmişti. (işte o zaman Allah) ‘’ Ben seni insanlara imam (önder)kılacağım.’’ Dedi ( İbrahim,) benim soyumdan da.’’ Dedi (Allah,) ‘’benim ahdim ( İmamet Makamı) zalimlere erişmez..’’ dedi.  Bakara / 124
 

Bismillahirrahmanirrahim:
‘’ Hani Rabbi İbrahim’i bir takım kelimelerle denemiş, o da tam olarak onları yerine getirmişti. (işte o zaman Allah) ‘’ Ben seni insanlara imam (önder)kılacağım.’’ Dedi ( İbrahim,) benim soyumdan da.’’ Dedi (Allah,) ‘’benim ahdim ( İmamet Makamı) zalimlere erişmez..’’ dedi.  Bakara / 124
1.SÖYLEM: İMAMET MAKAMININ YÜCELİĞİ
Bu ayette görmekteyiz ki Allah Hz. İbrahim’i (a.s)  halifelik, nübuvvet ve risalat  döneminden çok çok sonraları yaşlılık esnasında büyük imtahanlara tabi tutarak  Hz. İbrahim (a.s) kendisine bu yaşlılık döneminde verilen o büyük sorumlulukları büyük çaba ve sabır ile eksiksiz yerine getirdikten sonra Allah tarafından mukafatlandırılmış, “seni İmamet makamıyla insanlara İmam kılacağım” diye buyurmuştur. Bu ayetin iyi anlaşılması için bir kaç noktanın açıklanması gerekir.
1-Hz. İbrahim’in (a.s)  imtahanı ile İmam kılınması arasında nasıl bir irtabat kurulmaktadır.
2-Bu ayette anlatılan imtahanlar (sınama) hangi tür imtahanlardı.
3-Hz. İbrahim’e (a.s) verilen İmamet, halife, nübuvvet ve risalat’ın kendisimiydi.
4-Hz. İbrahim’e (a.s) verilen İmamet neyin deliliydi.
İmamet ile İmtihan’ın irtibatı:
‘’ Hani Rabbi İbrahim’i bir takım kelimelerle denemiş, o da tam olarak onları yerine getirmişti. ( İşte o zaman Allah), “ Ben seni insanlara imam (önder) kılacağım’’, dedi. 
Ayette Allah Te’ala, Resul-u Ekrem’e (s.a.a)  hatırla, hani senden önce ceddin olan İbrahim’e öyle bir makam verdim ki, O İmamet makamı, velayet makamıdır. Velayet makamı ise sadece Allah’ın kendisine mahsus olan bir makamdır. Çünkü eğer bu makam Hz. İbrahim’e verilmeseydi İbrahim (a.s) bu imtahanlara tabi tutulmayacak ve onca sıkıntıların karşısında belki onca sabra ihtiyaç duymayacaktı.  Eğer Hz. İbrahim (a.s) imtahanları ( tabii tutulduğu sınavları) kayıp etseydi İmamet kendisine verilmeyecekti. Eğer İmamet olmasaydı, Hz. İbrahim (a.s) imtahanları kazanamayacaktı. Her ne kadar Hz. İbrahim (a.s) sınav esnasında İmam da değil ise de ama o velayet nuru kendisini Allah Resul’unun vücudunda tecelli izlerini gösteriyordu. Bu anlamdan şunu anlayabiliyoruz ki imamet ile imtahan arasındaki irtibatın ne kadar bağlayıcı olduğudur.                                                                      Bununla beraber bu makamın Hz. İbrahim’den (a.s)  sonra bazı peygamberlere aynı tarz üzerinden verildiğini başka bir ayeti kerime onaylayarak beyan etmektedir.
Kur’anı Kerim şöyle buyuruyor:
‘’ Sabrettikleri ve bizim ayetlerimize yakinen iman ettikleri için, onlardan, emrimiz ile (halkı) hidayete ileten İmamlar (önderler) kıldık.’’ Secde / 24
Bu ayetlerde sabır ve yakin, Peygamberlerin İmam oluşlarının ön şartı olarak  görünmektedir. Bu ayetler imtahan (sınav) ile İmamet’in arasındaki irtibatı açık bir şekilde ortaya koymaktadır.
İMAMET, NüBUVVET VE RiSALAT’IN  KENDİSİMİDİR:?
Hz. İbrahim’e verilen imamet makamı, nübuvvet ve risalat makamının kendisi deyilmiğdi.? Başka müfessirlerin ilettikleri gibi başka makam mıdır.? Ayetten anlaşıldığı kadarıyla imamet makamı başka bir makam olarak iki delil ile tarif edilmektedir.
1 – Kur’an Kerim net bir şekilde açıklamaktadır ki İmamet makamı, tabi tutulan imtahanlardan sonra İmam tabiriyle verilen bir makamdır.
2 – Kur’an Kerim ayetinde söylenen arapca (Cailuke) kelimesi ism-i faildir, yani burada gelecekle ilgili olarak algılanmaktadır. Geçmişe yönelik deyil oysa nübuvvet ve risalet önceden verilmiş bir makamdır. Ondan dolayı buradaki İmamet makamı, nübuvvet ve risalet makamından ayrı ve farklı bir makam olarak sunulmuş ve öylede karşımıza çıkmaktadır.
 İMAMET MAKAMI NEYE DELİLDİR:?
Kur’an-ı Kerim ayetinde bahs edilen İmamet makamı, nübuvvet ve risalet makamından farklı olarak önder (lider)anlamındadır.İmam, başkalarına liderlik yapana denilir, bu liderlik Allah tarafından seçilen İmam manasınadır. Bu İmam, toplum için mutlak anlamda örnek  ve olgu olacak bir lider özelliğe sahip olan ve toplumun her anlamda mutlak  surette ona itaat etme anlamınadır.
Bu İmamet makamı, nübuvvet ve risalat makamından, Allah’ın Hz. İbrahim’i (a.s) tabi tuttuğu büyük imtahandan asırlar sonra İmamet makamını kendisine ve gelecek temiz nesline vermiştir, dolayısıyla İmamet makamı nübuvvet ve risalet makamının bir koruyucu taşı değil belki ondan büyük ve geniş bir anlam taşıyan makamdır.
Netice itibarıyla nübuvvetin meşruiyet şartı‘’ ismettir’’ (masumiyet), nübuvvetsiz masumiyet, masumiyetsiz nübuvvet olmadığı gibi. İmamet makamının yüceliği ve geniş kapsamlı olması hasabiyle ‘’ismet’’ ( masumiyet ) şartı İmamet makamında da olması zaruriyeti vardır.
2. SÖYLEM: İMAMET ZALİM VE ZULÜM EDENE YETİŞMEZ:
Bu ayeti kerime imamet makamının masumiyetine delildir. Çünkü ‘’Zalimler ahdime giremez’’ cümlesi Velayet bana aittir, dolayısıyla İmamet velayetin özüdür ve  benim ahdimdir, o halde zalim benim ahdime yani velayetimi taşıyamayacağı için giremez, İmamet makamında imam olamaz.
O zaman ki Allah: ‘’Ben seni insanlara imam kılacağım’’ dedi.Hz. İbrahim (a.s):’’ benim soyumdan da’’ Allah: ’’Zalimler benim ahdime giremez’’
Bu söylemden şu anlaşılmaktadır.
1 – İmam Allah’ın ahdidir.
2 – Bu ahd zalimlere yetişmiyor. Çünkü her günah bir zulüm sayılmaktadır. Masum olmayan her kes bu zulüm sayılan günahı işleyebilir, bu duruma göre, İmamet makamına tayin edilen İmam masum olması gerekiyor,çünkü Velayetullahtır İmam.
Acaba bu ayetten şu anlaşılabilir mi; İmamet makamına seçilmeden önce günah işleyen birisi bu makama layık görülüp imam seçilebilir mi?
Bu görüşe bir kaç anlamda cevap verilebilir.
1 – İmamet makamına atanmadan önce insan günah işlerse İmam olduktan sonrada aynı günahları işleyebilir.
2 – İmamet makamına atanmadan önce insan adil olabilir, ama atandıktan sonra zalim olabilir.
3 – İmamet makamına atanmadan önce insan zalim olabilir, ama atandıktan sonra adil olabilir.
4 – İmamet makamına atanmadan öncede sonrada insan adil olabilir.
Hz. İbrahim (a.s) sahip olduğu yüce azamati ile bu  vasıfa sahip olan İmamet makamına atanmaya engel olan zalim için asla istekte bulunmamıştır.
3. SÖYLEM: İMAMET MAKAMININ  İMAM İLE TARİFİ:
Yukarıda açıklanan iki söylemde Kur’an-ı  Kerim’de İmamet makamını tanımaya çalıştık. 3. Söylemde ise İmamın kendisine ait olan İmamet makamını kendi dilinden tanıyalım.
İmamet güneşinin 8. İmamı, İmam Rıza (a.s)  İmametin hakikatını şöyle açıklamaktadır:
Abdul aziz ibni Müslüm şöyle rivayet etmektedir.
‘’Bir gün Merv mescidinde İmam Rıza’nın (a.s) huzurunda bulunuyorduk, İmam Rıza’nın (a.s) Merv’e ilk geldiği zamanlardı, camide bulunanlar İmamet makamı konusunda birbirleriyle sert tartışma yapıyor ve ihtilafa düşmüşlerdi. İmamet konusu ihtilaflı bir şekilde yerini korurken ben İmam Rıza’nın (a.s) huzuruna vardım ve konu hakkında kendilerine bilgileri sundum ve İmam bu konuyu benden duyunca şöyle bir tebessüm ettiler daha sonra bana şöyle buyurdu: “Ey Abdulaziz! Bu toplum kendilerine yanlış ve bilinçsiz bir yol çizdiler ve resmen aldandılar.”
Allah’ın Resulü bu din tamamladıktan sonra Allahı’ın rahmetine kavuştu. Kur’an-ı Kerimi O’nun için kamil olarak tamamladı ki, Kur’an her şeyi mükemmel olarak açıklayanıdır. İnsanların tüm ihtiyaclarını helalı, haramı, kendi sınırlarını ve insanlara yararlı olan tüm konular net bir şekilde açıklamış ve ona göndermiştir.
Ayet-i Kerime şöyle buyurmaktadır: ‘’ Biz kitapta hiç bir şeyi gizlemedik.’’ Veda haccı Allah Resulü’nun son zamanlarıydı.
Allah (cc) şöyle buyurmaktadır:
‘’ Bu gün dininizi size kamil kıldım ve nimetimi size tamamladım ve din olarak İslam’ı size seçtim.’’ Maide / 3.
Hz. Peygamber (s.a.a) insanlara dini öyretmek ve onların hem ahiret ve hem de bu dünyası için vazifesini eksiksiz yerine getirdi, İmam Ali’ni (a.s) insanlara ümmetin ihtiyaclarının karşılığında İmam önder karar kıldı, hiç bir karşılık beklemeden. Her kim, Allah dinini tamamlamamıştır derse, Allah’ın kitabı Kur’an-ı Kerimi inkar etmiş olur ve böyle ki bir insan kafirdir. Acaba bunlar İmamet makamını ve onun yüceliğinin ne olduğunu biliyorlar mı ki bu önemli konuda görüş tartışmasına girip ihtilafa düşüyorlar? İmamet makamı o kadar derin, o kadar yüce, o kadar önemli, o kadar azametli ve hassastır ki insanların aklı  onu kavraması mümkün değildir. Ve imamet makamını o küçücük akıllarıyla kendilerine lider seçebilsinler.
İmamet makamı  o kadar özel bir makamdır ki, Allah Hz. İbrahim’ (a.s) nübuvvet ve risalat makamında bir  çok zor imtahanlardan geçirdikten sonra ona bu ulvi makamı verdi.’’ Ben seni insanlara İmam kılacağım ‘’ dedi. ‘’İbrahim de benim zürriyeme de’’ dedi. Allah, ‘’zalimler benim ahdime giremez.’’ dedi.
 Zalim olan ve (yukarıda belirttiğimiz gibi) günah işleyen birisine kıyamet gününe kadar bu makam haram kılınmıştır.Yanlız masumiyet vasfını taşıyan ve Allah Resulü’nün vasisi olabilecek özel insanlar bu makama seçilebilir. Ve Resulullah da Allah’ın emriyle kendisi gibi ilim ve iman açısından eşit olan Hz. Ali ve 11 masum evladını ( Allah’ın selat ve selamı üzerlerine olsun) kendi yerine İmam tayin etmiş. Ve bu makam ta kıyamet gününe kadar Resulullah evlatlarında kalacaktır. O halde bu zavallı insanlar hangi konumlarıyla kendilerine imam seçebilirler? İmamet makamı peygamberlerin vasıflarını taşıyan ve Allah’ın yeryüzündeki velileridir. İmamet makamı Allah’ın velisi, Peygamber’in (s.a.a)  vasisi İmam Ali’nin (a.s) makamı ve İmam Hasan İle İmam Huseyin’in (a.s)  mirasıdır. İmamet makamı dinin sahibi, müslümanların düzeni, dünyanın kurtuluşu ve müminlerin izzetidir.
Namaz, oruç, zekat, hac ve cihad yanlız İmamla eksiksiz yerine getirilir. Allah’ın dinin hükümleri  eksiksiz olarak  yanlız İmamla uygulanabilir. Hadlerin ihlal edilmemesi yanlız İmamla olur.
Allah’ın helalini helal, haramını haram kılan, Allah’ın dinini her türlü olumsuzluklara rağmen tüm fedakarlıklar yaparak koruyan, insanları Allah’ın hak dinine yönlendiren ve her türlü maddi ve manevi  hayatın mutluluğunu sunan İmamdır.
İmam,  ışık ve sıcaklılığıyla  yeryüzünü kapsayan gökte bulunan gözlerin gördüyü ellerin yetişemediği güneş gibidir.
İmam, yıldızları etrafında toplayan ve nuruyla gecenin karanlığını aydınlattığı gibi insanları sapkınlıktan, heva ve hevesten, hayvani istek ve arzudan, karanlıklardan doğru yol olan Allah’a hidayet eden ay gibidir.
İmam, su oluşturan bulut, sıcakta gölge salan şemsiye, üzerinde canlı barındıran yer,tükenmez menba suyu çeşme ve etrafına en güzel koku salan çiçek bahçesi gibidir.
İmam, en mükemmel dost, baba gibi mihriban,kardeş gibi can, anne gibi şefkatlı ve Allah’ın yer yüzünde en zor şartlarda insanları kucaklayan kollarıdır.
İmam, Allah’ın yer yüzünde en mükemmel emanetçisi ve  insanlara hüccetidir.
İmam, Allah’a davet eden ve O’nun en mükemmel savunucusudur.
İmam, günah, her türlü ayıp ve  kötülüklerden uzaktır.
İmam, Allah’ın dinini gaybı ilimle düzene koyup uygulayan, mümine izzet, munafık ve kafire zillet kazandırandır.
İmam, İnsan olgularını yegane temsil eden özel bir idoldur.
İmam,  Allah’ın kendisine tüm fazilet makamlarını sunulandır.
Bu makam Hz. Muhammed (s.a.a) hanedanından başka bir aileye verilmişmiydi?
Bu makamı Hz. Muhammed’in (s.a.a)  Ehl-i beyt’ine layık görmeyen aciz ve zavallı insanlar, hem kendilerini, hem Hz.Muhammed’in (s.a.a) şeriatını yozlaştırarak İlahi velayet nurunu söndürmeye çalıştılar. And olsun Allah’a onların nefsi yalan, batıl nasihatları onları yanlışa götürdü, yüceliğin yerine yükseye ulaşmaya çalıştılar ama ayakları hep titreyerek hep aşağı düştüler. Kendi aciz, bitgin,yolunu kayıp etmiş ve avare durumlarıyla istediler Allah’ın dinini ve İmameti ayağa kaldırsınlar ama sapkın ve hurafa din anlayışından başka ellerinde birşey kalmadı.
 Allah, Resul ve Ehl-i beyt’in (a.s)  seçtiklerinin  yerine kendi seçtiklerine yöneldiler. Oysa Kur’an’ı Kerim onları şöyle tarif etmektedir.
‘’ Rabbin dilediğini yaratır ve seçer. Onlar için seçim hakkı yoktur. Allah münezzehtir ve onların ortak koştukları şeylerden yücedir.’’ Kasas / 68
‘’ Allah ve peygamber bir şeye hüküm  verdiği zaman, hiç bir mümin erkek ve mümin kadına kendi işlerinde ( istekelrine göre ) seçme hakkı yoktur. Allah ve Peygamberi’ne karşı gelen, açıkça sapmış olur.’’ Ahzab / 36
Bu konuda bunun gibi bir çok  ayet  vardır. Hal böyle iken nasıl olur bunlar kendileri İmamet konusunda seçici olabilirler. Oysa İmam ilm-i ledün ( vahy ilmi) ile donatılmış ve her türlü bilgisizlik vasıflarından uzak olup her kese doğru bilgiyi vermekte ve yüce bir liderlik makamıdır. Öyle liderlik ki korku, kaçma ve yılma onda asla söz konusu değildir. İlim, takva, zühd ve it’at abidesidir.
İmam ile Peygamber’in (s.a.a)  arasındaki bağ, temiz kızı Hz. Fatıma’dır. Bu ailede hata günah ve hiç bir noksan sıfat söz konusu değildir. Hiç bir soy bu ailenin soyuna erişmesi söz konusu olamaz. Yaratılan mahlukatın en şerefli ailesidir. İnsan-i kamil sıfatına sahip tek ailedir. Tüm zamanların şart ve siyasetlerine arif tek ailedir.
Masum İmam Allah’ın ve O’nun Resulü’nun teyidi ile insanlara önder olmuş ve  her türlü günah ve hatadan Allah’ın izni ile masumiyet makamına ulaşmışdır.
İmamet makamı insanlara Allah’ın bir nimeti ve aydınlatan bir nurudur.
İnsanlar kendi konumları itibarı ile böyle bir makama önder seçebilirler mi? Elbette ki hayır, çünkü insanlar cahildir ve cehaletleriyle Allah ve O’nun Resulü’nun getirdiği dini hükümleri tahrif ederek kendi çıkarları gereği bir din anlayışı ortaya koydular. Kendilerini hidayet önderi gördüler oysa gerçek hidayet önderini Allah, Kur’an-ı Kerim’de göstermiş ve onu da Peygamber ve İmam (Allah’ın selamı üzerlerine olsun) uygulamaktadır.
Ama insanlar Kur’anı, Peygamberi ve O’nun Ehl-i beyt’ini dikkata almadan kendilerine yol seçtiler. Ancak bir avuç mümin hariç.
Allah’ın yüce selamı Muhammed ve temiz İtreti Ehl-i Beyti’ne olsun.’’

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder