Bismillahirrahmanirrahim
MÜBAHALE AYETİN DE İMAMET
Y A Z A R I N D İ Ğ E R Y A Z I L A R I
MÜBAHALE AYETİN DE İMAMET
‘’ Kim sana gelen bilgiden sonra seninle bu konuda
tartışırsa, de ki: Gelin oğullarımızı ve oğullarınızı, kadınlarımızı ve kadınlarınızı, kendimizi ve kendinizi
çağıralım, sonra mübahele (beddua) edelim de Allah’tan yalancılar üzerine lanet
dileyelim.’’ Al-i İmran / 61
NECRAN HIRISTIYANLARI VE BATIL İNANÇLARI
Ayeti
kerime, Hz. İsa’nın (a.s) babasız dünyaya gelişini fırsat bilen ve O’na İlah nisbetini veren, Yani İsa (a.s) Allah’tır
idda’asında bulunan necran hırıstayanları hakkında bahsetmektedir. Kur’an-ı
kerim şöyle buyuruyor: ‘’ Allah katında İsa’nın (a.s) durumu,
Adem’in durumuna benzer,onu topraktan yarattı, sonra ona, ‘’Ol! ’’ dedi; (Allah
bir şeye, ‘’ Ol!’’ deyince) o da hemen olu’verir.’’ ‘’ Bunlar, Rabbinden gelen
hak bilgilerdir. O halde asla şüphecilerden olma!’’ Al-i İmran / 59 – 60 Ayet-i
kerime onların sözlerinin batıl olduğunu açıklamaktadır. yani eğer siz meryem oğlu İsa (a.s) hakkında babasiz dünyaya
geldiğinden dolayı Ulu’hiyyet ( İlahlık) makamında görmenize, Hz. Adem’in (a.s) annesiz ve babasız yaratılmasından
dolayı O’nu Ulu’hiyet makamında görmeniz daha uygundur. bunca İlahi uyarılara
rağmen yinede hakkı kabul etmeyip arkasından gittikleri batıldan el
çekmediler.ve bu batıl ve sabit sapık fikirlerinden dolayı Allah! Ayet’i kerimede mübahele hakkında Hz. Resulullah’a
(s.a.a) hitab ederek onları lanetleşmeye
davet etmesini istemektedir. Muhakkak ki bu Mübahele ayeti bir çok konuyu
içerisinde barındırmaktadır, fakat buradaki asıl konu Hz.Resulullah’ın (s.a.a)
temiz İtreti olan aziz Ehl-i beyt’i ve özellikle Hz. Ali (a.s) ile birlikte
Mübahele’ye gelmeleri, ve ya getirilmeleridir. Ayet-i kerime ve bu ayetin mahiyyetini açıklayan hadisleri beş boyutla
incelememiz gerekiyor.
1- Hz. Resulullah’ın (s.a.a) görevi kimleri bu mübahele’ye davet etmesiydi?
2- Mübahele’ye getirilenlerin orada bulunmalarının amacı neydi?
3- Ayet-i Kerimenin belirttiği gibi Hz. Resulullah (s.a.a) kimleri kendisiyle getirmiştir?
4- Ayet-i Kerime Hz. Resulullah’ın ve kendisiyle getirdiği Hz. Ali’nin (a.s) kendi nefsi oluşunun hadisler ışığında incelenmesi.
5- Bu ayet-i Kerime hakkında sorulara verilecek cevaplar.
1- Hz. Resulullah’ın (s.a.a) görevi kimleri bu mübahele’ye davet etmesiydi?
2- Mübahele’ye getirilenlerin orada bulunmalarının amacı neydi?
3- Ayet-i Kerimenin belirttiği gibi Hz. Resulullah (s.a.a) kimleri kendisiyle getirmiştir?
4- Ayet-i Kerime Hz. Resulullah’ın ve kendisiyle getirdiği Hz. Ali’nin (a.s) kendi nefsi oluşunun hadisler ışığında incelenmesi.
5- Bu ayet-i Kerime hakkında sorulara verilecek cevaplar.
BİRİNCİ NOKTA
Mübahele
ayetin de belirtilen Hz. Resulullah (s.a.a) ile gelen şahsiyetler kimlerdir?
Birinci nokta’yı incelediğimizde şu karşımıza çıkıyor, Hz. Resulullah (s.a.a) kimleri mübaheleye getirmesi gerekiyordu. Bu ayeti dikkatlı incelediğimizde bir kaç hususa dikkat etmemiz gerekiyor.
A- ‘’ Ebna’ena ‘’ Oğullarımızı ve ‘’ Nisa’ena’’ Kadınlarımızı, bunlardan amaç kimlerdir?‘’Gelin ‘’ Ebna’ena ve ebna’ekum ‘’ oğullarımızı ve oğullarınızı getirelim, burada ayet-i kerime ‘’ Ebna’’ ‘’Ibn’’ in çoğuludur ‘’ibn’’ yani oğul ‘’ ebna’’ oğullar. ‘’na’’ zemiri mütekellim me’al ğeyr dir, izafe olmuştur Hz. Resulullah’ın (s.a.a) kendisine. Hz. Resulullah (s.a.a) kendisine hesap olan 2 çocuk İmam Hasan ve İmam Hüseyin’i (a.s) mübaheleye getirdi.
B -‘’ ve nisa’ena ve nisa’ekum’’ Kadınlarımız ve kadınlarınız getirelim. ve ‘’na’’ zemiri mutekellim me’al ğeyr dir, Yine Hz. Resulullah’ın (s.a.a) kendisine izafe olmuştur, ayetin bu cümlesinden şu anlaşılıyor, Hz. Resulullah (s.a.a) evindeki tüm hanımları ve ya en az 3 hanımı çünkü ayet hanımlarınızı ve hanımlarımızı çoğul olarak söylemektedir mübaheleye getirmesi gerekiyordu.ama Resulullah (s.a.a) sadece kızı Hz. Fatıma’yı (s.a) mübaheleye getirmiştir. Bu söylem bundan sonraki noktalarda açıklanacaktır.
Birinci nokta’yı incelediğimizde şu karşımıza çıkıyor, Hz. Resulullah (s.a.a) kimleri mübaheleye getirmesi gerekiyordu. Bu ayeti dikkatlı incelediğimizde bir kaç hususa dikkat etmemiz gerekiyor.
A- ‘’ Ebna’ena ‘’ Oğullarımızı ve ‘’ Nisa’ena’’ Kadınlarımızı, bunlardan amaç kimlerdir?‘’Gelin ‘’ Ebna’ena ve ebna’ekum ‘’ oğullarımızı ve oğullarınızı getirelim, burada ayet-i kerime ‘’ Ebna’’ ‘’Ibn’’ in çoğuludur ‘’ibn’’ yani oğul ‘’ ebna’’ oğullar. ‘’na’’ zemiri mütekellim me’al ğeyr dir, izafe olmuştur Hz. Resulullah’ın (s.a.a) kendisine. Hz. Resulullah (s.a.a) kendisine hesap olan 2 çocuk İmam Hasan ve İmam Hüseyin’i (a.s) mübaheleye getirdi.
B -‘’ ve nisa’ena ve nisa’ekum’’ Kadınlarımız ve kadınlarınız getirelim. ve ‘’na’’ zemiri mutekellim me’al ğeyr dir, Yine Hz. Resulullah’ın (s.a.a) kendisine izafe olmuştur, ayetin bu cümlesinden şu anlaşılıyor, Hz. Resulullah (s.a.a) evindeki tüm hanımları ve ya en az 3 hanımı çünkü ayet hanımlarınızı ve hanımlarımızı çoğul olarak söylemektedir mübaheleye getirmesi gerekiyordu.ama Resulullah (s.a.a) sadece kızı Hz. Fatıma’yı (s.a) mübaheleye getirmiştir. Bu söylem bundan sonraki noktalarda açıklanacaktır.
C -‘’ Enfusena ve enfusekum’’ ‘’enfese’’ nefsin çoğuludur zemiri ‘’na’’ Hz. Resulullah’ın (s.a.a) kendisidir. Acaba
‘’ Enfusena’’ Bizim kendimiz den amaç Hz. Resulullah’ın kendisine has bir
sözmüdür? Burada nefis ‘’ Enfusena’da ’’ gerçek manada Hz. Resulullah’ın (s.a.a)
kendisidir.ama ‘’enfusena’’ tek nefis değil belki 3 ve hatta daha çok nefsi
beraberinde barındırmak demektir. ’’ Gelin çağıralım’’
cümlesinde geçen çağrış, gerçek nefsin hakikatını davet etmektir. Bu anlam
sadece Resulullah’ın (s.a.a) kendisini davet ettiğini kabul etmek akıl dışı olur. Çünkü insan
kendisini davet etmez.burada nefis’ten amaç bir varlıktır, bir şahıs değil.‘’Enfusena’’ bizimde kendimiz, iki bedende var olan bir
hakiki varlıktır, ve istisnasız bütüm müfessir, hadis ve alimler iki beden de
var olan tek hakikat nefis Resulullah (s.a.a ) ile Hz. Ali’nin ( a.s ) kendisidir
görüşünde müttefiktirler.
MÜBAHELE DE, RESULULLAH’IN ( S.A.A ) AİLESİNİN
OLUŞUNUN AMACI NEYDİ?
Allah! Resulullah’a (s.a.a) neden ailesini
mübahele’ye getirmesini emretti.? Çünkü bu konu iki
davacı taraf arasında var olan bir konuydu. Bu iki davacıdan biri Resulullah
(s.a.a ) ve diğeri ise necran hırıstıyanların temsicileriydi. Bazıları bu
görüşdedir, Resulullah’ın (s.a.a ) sözünün ve Peygamberlik davetinin
doğruluğuna delil olması için, ve ailesinin
oluşunun amacı bir itminan ve güven sunmak amaçlıydı. Çünkü böyle tehlikeli, yani
lanetleşmede ve nifrin etmede, bununla bir tarafın Allah’ın gazabına düçar olup
yok olacak tehlikeli bir ortamda ailesinin en aziz bireylerini bu işe
katmasının delili onun sözünün ve davasının insanlara doğruluğunu göstermesiydi, ve insanlara itimat ve güven verme sebebinden
başka bir şey değildi. ve bunu yapmak ancak akıllı insanların işi olabilirdi.
Kendi ve davası hak olmayan birinin
ailesinden en aziz bireylerini böyle büyük tehlikede ateşe atması akılla
bağdaşamazdı. Eğer bu konu okadar önemli ve ehemiyyetli olmasaydı Resulullah
(s.a.a ) ailesinin bu olaya mudahil ettirilmesinin bir anlamı olurmuydu?,
ailenin mudahil ettirilişinin hem olayın önem ve ehemmiyet bakımından hemde bu
ailenin fazileti açısından nedenli büyük önem taşıdığının delilidir. Zemahşeri;
sünnü alimlerinin büyüklerinden şöyle diyor: bu ayeti kerime ‘’Kisa ehl-i’nin’’
faziletine en büyük delildir. (1) Alusi
ruh-ul ma’ani de şöyle diyor: bu ayeti kerime Peygamber ve Al-i Peygamberin, onlar
Al-ullah tır, yer yüzünde hiç bir müminin ulaşamayacağı
yücelik ve fazilete sahip olduklarının delili ve kanıtırdır. Al-i Resulullah’a (s.a.a )
düşmanlık yapmak insanın imanının tümünü yok olması anlamına gellir. (2) bu
faziletlerden dolayımı? ‘’Allah’’ Resulullah’ın (s.a.a) ailesini bu önemli
olaya getirilmesini emretti, yoksa daha önemli bir konudan dolayımı?, şimdi
buna bir bakalım. Olayı tam anlamk için Ayet-i Kerimeye dönelim.‘’Kim sana gelen bilgiden sonra seninle bu konuda tartışırsa, de ki: Gelin
oğullarımızı ve oğullarınızı, kadınlarımızı ve kadınlarınızı, kendimizi ve
kendinizi çağıralım, sonra mübahele (beddua) edelim de Allah’tan yalancılar
üzerine lanet dileyelim.’’ Al-i İmran / 61 Ayet-i Kerime önce çocukların, kadınların
ve kendi nefislerin çağrışı, Ve daha
sonra Allah’ın laneti yalancıların üzerine olsun konusunu söz etmektedir.
MÜBAHELE AYET’İN DE RESULULLAH ( s.a.a ) AİLESİNİN
YÜCE MAKAMI’NIN AZAMETİ
Müfessirler Ayetteki ‘’ Nebteh-il’’ Mübahele
kelimesini dua (nifrin ve lanet) etme anlamında kullanmaktadırlar. Ayet-i
kerime 2 manadan oluşmaktadır.
1-
‘’Nebteh-il’’ Mübahele,Nifrin ve beddua.
2-
Allah’ın laneti yalancıların üzerine olsun anlamında kullanılması, Her birinin
ayrı bir özel anlamı vardır. Bizim konumuzda şu an onun atrtışılıp konuşulması
değilidir. Burada Peygamber (s.a.a) ve aziz
(Ailesi) Ehl-i beyt’in varlığı
Mübahele olayına derin bir anlam katmasıdır. Allah’ın laneti yalancıların
üzerine olsun çağrışı Peygamber ve aziz (Ailesi) Ehl-i beyt’ine özel bir makam
anlamında mana kazandırıyor. Bu yüce makamda ancak kafirlere edilebilecek
nifrin ve beddua Allah katında kabul olur, ve Allah o büyük felaketi ancak yüce
makama sahip olan şahsiyetlerin isteyiğle gönderir. Bu makam Resulullah ve O’nun
aziz (Ailesi) Ehl-i beyt’i ( Allah’ın selamı üzerlerine olsun ) Allah’ın
tekvini velayet makamı olan İmamet makamına sahip olan 12 imamdır. Bundan
dolayıdır ki nifrin ve belanın gelişi ancak Allah’ın mutlak anlamda razı olduğu
kamil insandan kabul ederek azabı gönderir. ‘’Fahri razi’’ sünnü alimlerinin büyüklerinden bu konuda şöyle diyor:
Necran hırıstıyanlarının rahiplerinden seçkin bir rahip şöyle diyor,
kendilerine doğru gelen O Nurlu yüzlerin nurunun tesirinde kaldığını görünce şöyle
seslendi, ey hırıstıyan topluluk, bize doğru gelen şahıslarda, öyle yüzler
görüyorum ki eğer bu dağın yerinden sökülüp atılmasını isterlerse Allah O’nalrın dua ve isteklerini kabul eder
ve dağı yerinden söküp atar. onun için
sakın bunlarla ‘’Mübahele’’ Nifrin ve lanetleşmeyin, yoksa helak olur, ve
kıyamet gününe kadar yeryüzünde bir tane hırısıtyan neslinden kimse kalmaz. Dolayısıyla
ayeti dikkatli bir şekilde incelediğimizde bir kaç konuyu anlayabliriz.
1- Resulullah (s.a.a ) kendi ailesi (
Ehl-i beyt )’ ni yanında getirmesinin ana felsefesi Resulullah’ın kendisinde
var olan İlahi ‘’velayeti tekvini’’
İmamet ve masumiyet makamına Ehl-i beyt’inin de sahip oluduğunu bildirmek, bunlarla Mübaheleyi
gerçekleştirip, insanlığa kendisinden
sonra (Ailesi) Ehl-i beyt’i bu dinin sahipleri olduğunu ve müslümanların Ehl-i
beyt’in hakikatını tanıyıp onların İmamet ve önderliğini kabul etmelerini
istemesiydi.
2-
Resulullah! (s.a.a ) ve aziz Ehl-i
beyt’in, kendi İmamet ve masumiyet makamını
kabul edip ve kendilerinin buna
ita’at ettiklerini göstermek, ve bütün
müslümanlarında kendisinin ve Ehl-i beyt’inin İmamet ve masumiyetini kabul edip
onlara ita’at etmelerini istemesiydi.
3- Allah!
Resulullah (s.a.a ) ve aziz (Ailesi) Ehl-i beyt’inin kendisine olan yakınlığını Kur’anı Kerim yoluyla bütün
insanlığa belirtirken, müslümanlarında Resulullah ve Ehl-i beyt’ine ( Selat ve selam üzerlerine olsun ) yakın
olmalarını istemesiydi.Yukarıdada belirttiğimiz gibi Allah
Resul’u kimleri yanında getirdiğini Kur’anı Kerim de ‘’Oğullarımız,
Kadınlarımız ve Kendimiz’’ den amaç İmam Ali, Hz. Fatıma, İmam Hasan ve İmam
Hüseyin’den (
Allah’ın selamı üzerlerine olsun ) başkası olmadığını açıklamaktadır.
SÜNNÜ HADİSLERİNDE MÜBAHELE VE HZ. RESULULLAH’IN ( s.a.a ) AİLESİ
Sünnü alimlerinin mübahele
olayıla ilgili bir çok hadislerde bu olayı detaylı olarak anlatmışlardır. Biz bazı hadisleri sizler
için açıklıyoruz.
1. Hadis: Guteybe bin said, amr
bin said bin vakkas, babası ( said bin ebi vakkas ) tan naklediyor. Bir gün
muaviye said’e seslenerek seni ‘’Ebu Turab’’ Ali bin Ebu Talib’e küfür etmekten alıkoyan
şey nedir? Sorduğunda. ( said) şöyle dedi: bana engel olan üç şey ( fazilet ) vardır, ki Resulullah (s.a.a ) Ali bin abu Talib (a.s )
hakkında buıyurmuştur. Ve ben asla ona hakaret ve küfür etmeyeceğim. Eğer bu üç
faziletten biri bende olsaydı kırmızı tüylü develerin varlığından benim için
daha değerli olurdu.
1- Kendim duydum!
Resulullah (s.a.a ) Ali’yi (a.s ) bir savaşda medinede kendi yerine bıraktı.
Ali ( a.s ) sordu ya Resulullah! beni bu şehirde kadın ve çocuklarla berabermi
bırakıyorsunuz.? Resulullah (s.a.a ) şöyle buyurdu: ‘’Razı değilmisin sen
bana, Harunun musaya nisbeti gibi olasın.’’ Ama benden sonra Peygamber
yoktur.
2- Kendim duydum! Resulullah
(s.a.a ) hayberde buyurdu: yarın bayrağı öyle birine vereceğim ki, Allah ve
Resul’unu çok seviyor, ve Allah Resul’u da O’nu çok seviyor. ( said ) diyor,
biz buna (büyük makama) ulaşmak için özlemle bekliyorduk Resulullah bize bu
bayrağı verecek ve biz bu makama
ulaşacakmıyız?düşüncesiğle beklerken, Resulullah (s.a.a ) buyurdu: Ali’yi sesleyin gelsin, dediler ya
Resulellah; Ali (a.s) tandır başında
orduya ekmek pişiriyor, ve gözleri ağrıyor, buyurdu getirin, ve o şeklide Hz. Resulullahın
huzuruna getirdiler ve Resulullah (s.a.a ) mubarek ellerini Ali’nin (a.s) gözlerine
sürdü ve bayrağı O’na verdi, Allah O’nun eliyle zaferi müslümanlara nasip
etti.
3- ‘’De ki: Gelin
oğullarımızı ve oğullarınızı, kadınlarımızı ve kadınlarınızı, kendimizi ve
kendinizi,’’ ayeti indiğinde Resulullah ( s.a.a ) Ali, Fatıma, Hasan ve Hüseyin’i
(a.s) sesleyerek Allah’ım bunlar benim Ehl-im (Ehl-i beytim) dir buyurudu. Bu hadisde yararlanılan nokta.
1- Allah’ım
bunlar benim ehl-imdir, ‘’oğullar, kadınlar ve nefisler’’ ayette belirtilen
cümle, Peygamberin kendi canı ve ehl-i olan (Ailesi) Ehl-i beyt’idir.
2- Ayette
belirtilen oğullar, oğul’un
kadınlar,kadın’nın ve nefisler, nefsin çoğuludur. Ayetin zahiri manasına
göre Resulullah (s.a.a ) kendisine ait olan aile fertlerinin tümünü mübaheleye
getirmesi gerekiyordu. Ama oğullardan sadece İmam Hasan ve İmam Hüseyin, kadınlardan
sadece Hz. Fatıma ve kendimiz dediği
erkeklerden sadece Hz. İmam Ali’yi (a.s ) getirdi. Ve buyurdu: Allah’ım bunlar
benim ehl-im dir. Bu hadis şunu diyor, hanımlarım benim Ehl-im deyil, onlar
sadece benim kendime mahsus olan hanımlarımdır. (3)
2. Hadis: Fahri razi tefsir-i kebir de mübahele ayeti
tefsirinde şöyle diyor: Hz. Resulullah (s.a.a) necran hırıstıyanlarına delillerini sununca,
onlar caheletlerinden kaynaklanan tutumlarına inatla devam edince, Resulullah
(s.a.a ) buyurdu: Allah! Bana emretti eğer sunduğum delilleri kabul etmezseniz
sizinle ‘’Mübahele’’ edeceğim. dediler: ya ebu-l kasım biz düşünmek için
ayrılıyoruz, daha sonra sonuçu size bildirmek için yine geleceğiz. Kendi
kabilelerinin içerisinde tartışıp daha sonra kendi fikir babaları olan Agib’in
yanına geldiler ve olayı anlattıktan sonra bu konuda sizin görüşünüz nedir? ya
abdu-l mesih diye soruklarında. Dedi: Ey hırıstıyan kavmi, siz Muhammed’i (s.a.a)
tanıyorsunuz ve biliyorsunuz ki O Allah’ın gönderdiği hak ve son Peygamberdir,
hak söz konuşandır, ve sizin sahibiniz Hz. İsa (a.s) O’nun hakkında size haber
vermiştir. Allah’a yemin olsun ki hiç bir Pygamber kendi ümmetiyle Mübahele
etmemiştir, ve ettikleri mübahele de ise
onların büyük ve küçükleri helak olmuşlardır. Ve eğer sizlerde O’nunla Mübahele ederseniz hepiniz helak
olursunuz. Eğer kendi dininizde yaşamak istiyorsanız O’nunla çekişmeyi bırakıp
şehir ve köylerinize dönün. Hz. Peygamber (s.a.a) Medineden dışarı çıktığında
kucağında Hz. Hüseyin, Hz. Hasan’ın elinden tutmuş, az arka sağında ve solunda
Hz. Ali Hz. Fatıma ( Allah’ın selamı tümüne olsun) geliyorlardı,Resulullah (s.a.a) buyurdu: Ey
benim ehl-im ben dua ettiğimde siz amin söyleyin. Necran papazı seslendi ey
hırıstıyan kavmi! ben öyle yüzler görüyorum ki eğer Allah’tan dağın
kaldırılmasını isteseler Allah o dağı yerinden kaldırıp atar. ve yer yüzünde
hiç bir hırıstıyanın yaşaması mümkün olmaz. Sonra dediler: ya Ebe-l Kasım biz
sizinle Mübahele etmek istemiyoruz, Resulullah (s.a.a) buyurdu: eğer Mübahele
etmekten vaz geçtiyseniz gelin müslüman olun ve zararda ve yararda
müslümanlarla aynı eşitliği alın. Onlar müslümanlığı kabul etmediler,Resulullah
(s.a.a) buyurdu o zaman sizinle savaş kesinleşmiş olur, dediler: bizim araplara
savaşımız sözkonusu değildir, ama sizinle musalihe yapalım ki bizimle
savaşmayın ve dinimizden çıkmamıza neden olmayın, buna karşılık her yıl size
1000 dirhem ödeme yapalım. Ve Resulullah (s.a.a) onların isteklerini kabul
ederek musalihe anlaşması yaptı. Ve şöyle buyurdu: Allah’a yemin ederim ki eğer
Mübahele etselerdi hepisi domuz ve
maymun sıfatında Allah’ın azabıyla karşılaşacaklardı. Kendi nesilleri
kesilecekleri gibi ağaclarının üzerinde bulunan kanatlı kuşları dahi onların
akibetine düşüp bir yıl içerisinde yeryüzünde nefes çeken hırıstıyan nesli
kalmayacaktı. Bu olaydan sonra hadis-i Kesa olayı gerçekleşti. Resulullah
(s.a.a) siyah aba (cüppe) içerisine önce Hüseyin, sonra Hasan, sonra Ali ve
sonrada Fatıma’yı alarak Allah’ım bunlar benim Ehl-i beytim dir ve onlar
hakkında dua buyurdu cebrail de amin dedi.(4) Hadisin önemli noktalarına bakıldığı zaman şu
şahane sahne Peygamber makamı ile İmamet makamının bağının birleşme noktası ortaya
çıkıyor. Hz. Resulullah (s.a.a) önde, İmam hüseyin kucakta İmam hasan sağ
elinde İmam Ali sağ arka tarafında ve Hz. Fatıma bunların arkasında tambir
birleştirici düğüm bağının oluşumunu sağlamak için dizayn edilmiş şekildedir.
İmam Ali Peygamberle aynı nefis iki beden bir varlık, iki beden bir nur, İmam
Hasan ve İmam Hüseyin bu iki beden ve bir nurdan yoğurtulmuş iki nur, ve
Nübuvvet nuruyla İmamet nurunu birbirine bağlayan denge ise Hz. Fatıma, Hz.
Fatıma Peygamber ve İmam kızı, İmam eşi
ve İmam annesidir.
Şİİ HADİSLERİNDE MÜBAHELE VE HZ RESULULLAH’IN ( s.a.a ) AİLESİ
Şii hadis kaynaklarında mübahele olayı çok net bir
şekilde anlatılmıştır. biz bazı
hadislerden örnekler vererek açıklayalım.
1 . Hadis: İmam Cafer Sadık ( a.s
) şöyle buyuruyor: Necran hırıstıyanları Resulullah’ın (s.a.a ) yanına geldiklerinde kendi
namaz vaktinin girdiği andı. (kendi inançlarına uygun) namazlarını
kıldılar. Sahabe Resulullah’a dönerek ya Resulellah! bunlar sizin caminizde
böylemi ibadet etmeleri gerekiyor? Resulullah (s.a.a ) buyurdu: onları rahat
bırakın, ve onlar namazlarını kıldıktan sonra Resulullah’ın (s.a.a) huzuruna vararak şöyle dediler: bizi neye
davet ediyorsun?; Resulullah (s.a.a) buyurdu: sizi tek olan Allah’ın birliğine,
benim; O’nun Peygamberi olduğuma, ve İsa
(a.s) O’nun yarattığı kulu olduğuna davet ediyorum. O İsa ( a.s) da bir insan olarak bizim gibi yer, içer
ve tüm ihtiyaclarını giderirdi. Dediler: ( eğer o Allah’ın kuluysa) peki babası
kimdir? Allah! Resulune vahiy indirerek şöyle buyurdu: Adem hakkında ne
diyorlar? Dediler: O Allah’ın yarattığı kuludur. Bizler gibi yer, içer ve bizim
gibi evlenirdi. Resulullah (s.a.a) buyurdu: eğer herkes Allah’ın kulu olsa onun
babası olması lazım değilmi?; dolayısıyla Adem’in babası kimdir? Necran
hırıstıyanları cevap veremediler. ve onların suskunluğu karşısında Allah ayet-i
kerimeleri göndererek şöyle buyurdu: ‘’Allah katında İsa’nın durumu, Adem’in
durumuna benzer; onu topraktan yarattı, sonra Ona ‘’Ol!’’ dedi; (Allah bir
şeye ‘’Ol!’’ deyince ) o da hemen oluverir.’’ Al-i İmran / 59 ‘’ Bunlar, Rabbinden gelen hak bilgilerdir. O halde asla şüphecilerden
olma!’’ Al-i İmran / 60 ‘’ Kim sana gelen
bilgiden sonra seninle bu konuda tartışırsa, de ki: Gelin oğullarımızı ve
oğullarınızı, kadınlarımızı ve kadınlarınızı, kendimizi ve kendinizi
çağıralım, sonra mübahele (beddua)
edelim de Allah’tan yalancılar üzerine lanet dileyelim.’’ Al-i İmran / 61 O zaman gelin benimle Mübahele edin eğer doğru söylüyorsam Allah’ın
azabı sizin üzerinize olsun, eğer ben yalan söylüyorsam Allah’ın azabı benim
üzerime olsun. Hırısıtyanlar doğru ve
insaflı bir karar verdin dediler. ve mübahele etmeyi kararlaştırıp evlerine
döndüler. Necran hırıstıyanların İleri gelenleri şöyle dediler: eğer Muhammed
(s.a.a) yarın ümmetiğle gelirse O
Peygamber değildir, ve Onunla mübahele yapacağız. Ama eğer kendi ailesi ile
gelirse mübahele etmeyeceğiz. Sabah olay yerine geldiklerinde Hz. Ali, Fatıma
hasan ve hüseyin Resulullah’ın ( Allah’ın selamı üzerlerine olsun) yanında
görünce, bunlar kimdir? Diye sorduklarında!; amcası oğlu, damadı ve halifesi Ali
bin Ebu talıb, kızı Fatıma, O iki küçük cocuk Hasan ve Hüseyin dir.bunu duyunca
mübaheleden çekilip Hz.
Resulullah’a şöyle dediler: biz seni razı etmek için herşeyi yapmaya hazırız,
yeter ki bize beddua etme. Ve Resulullah (s.a.a) onlarla cizye ödeme karşılığı Musalihe (
anlaşma ) etti. (5)
2 . Hadis: Seyyid behrani El burhan tefsirinde, ibni babuye; İmam Rıza’ dan (a.s ) şöyle naklediyor: İmam Rıza (a.s) Me’mun ve alimlerle, Ehl-i beyt ile ümmetin arasındaki farkı, ve Ehl-i beytin ümmete olan faziletlerini anlatırken, İmam şöyle buyurdu: Allah! temiz insanların vasıflarını açıklarken Hz. Resulullah’a! O’nları Mübahele için kendisiyle getirmesini emretti. ‘’ Gelin oğullarımızı ve oğullarınızı, kadınlarımızı ve kadınlarınızı, kendimizi ve kendinizi çağıralım,’’ alimler özellikle ‘’kendimizi’’ anlamı üzerine İmam Rıza’ya (a.s) buradaki ‘’ Kendimiz den maksat Resulullah’ın (s.a.a) kendisidir.’’ Dediler: İmam Rıza (a.s) şöyle buyurdu: yanlış
2 . Hadis: Seyyid behrani El burhan tefsirinde, ibni babuye; İmam Rıza’ dan (a.s ) şöyle naklediyor: İmam Rıza (a.s) Me’mun ve alimlerle, Ehl-i beyt ile ümmetin arasındaki farkı, ve Ehl-i beytin ümmete olan faziletlerini anlatırken, İmam şöyle buyurdu: Allah! temiz insanların vasıflarını açıklarken Hz. Resulullah’a! O’nları Mübahele için kendisiyle getirmesini emretti. ‘’ Gelin oğullarımızı ve oğullarınızı, kadınlarımızı ve kadınlarınızı, kendimizi ve kendinizi çağıralım,’’ alimler özellikle ‘’kendimizi’’ anlamı üzerine İmam Rıza’ya (a.s) buradaki ‘’ Kendimiz den maksat Resulullah’ın (s.a.a) kendisidir.’’ Dediler: İmam Rıza (a.s) şöyle buyurdu: yanlış
ve hata yapıyorsunuz,
buradaki ‘’ Kendimiz’’ den amaç Hz. Ali’nin (a.s) kendisidir. Delilide şudur.
Hz. Resulullah (s.a.a) ibni Veli’eye
buyuırdu: ibni veli’e yapılan yanlış işlerden el çekmeniz gerekiyor, el çekmezseniz,
size kendim gibi bir şahsiyyeti gönderirim. Resulullah’ın kendisi gibi
söylediği şahıs O’nun tüm vasıflarını nefsen taşıdığı anlamına gelir.
Dolayısıyla ‘’Kendimiz’’den maksat Hz. Ali dir. (a.s) ve ‘’oğullarımızı’’ dan maksat ise İmam Hasan
ve İmam Hüseyin, ‘’ Kadınlarımız’’ dan maksat ise Hz. Fatıma dır. ( Allahın
selamı üzerlerine olsun ) (6)
İMAM ALİ
(a.s) PEYGAMBER’İN ( s.a.a ) NEFSİDİR
Önceki beyanlarda
açıklandığı gibi ‘’Kendimiz’’den maksat
Resulullah’ın (s.a.a) yanlız kendisinin olması mümkün değildir. ve hadis
kaynaklarının genelinin açıkladıkları Mübahele olayında, Peygamber (s.a.a) ve İmam Ali’nin (a.s) erkek olarak kendilerinin
bir nefis olduğudur, ve bunlar kendi beraberinde Hz. Fatıma, İmam hasan ve İmam
Hüseyin’i ( Allah’ın selamı üzerlerine olsun ) getirmeleri O’nların Fazilet ve
makamlarının önem ve ehemiyyet bakımından, ve yanlız onların Peygamber’in
vasıflarını taşıyıp bu dinin önderlerinin olduğunu vurgulamaktadır. Bu
tabirle Kur’an-ı Kerim Hz. Ali’yi (a.s) Resulullah’ın (s.a.a) nefsi olarak tanıtmaktadır. Elbette ki insan
da bir nefis vardır, Hz. Ali (a.s)Resulullah’ın hakiki nefsi değil belki O’nun
gibi olduğunu açıklamaktadır.yani Resululah (s.a.a) tüm insani değerlerin
üzerinde bir konuma ve özelliğe sahip olduğu gibi de masumdur. Aynı özellikleri
vucudunda taşıyan tek şahıs Hz. Ali (a.s) olduğundan Peygamberin nefsi olarak beyan etmektedir. Burada önemli bir hususta şudur ki
Resulullah’ın (s.a.a ) son veda haccın dan dönerken Mekke ile Mdeine arasında
Gadi-ri Hum da Allah’ın emriyle Peygamberlik makamının son bulduğundan insanlığın öndersiz kalmaması için Resulullah’a
(s.a.a) kendisinin vasisini tayın etmesi gerektiğini belirtmesidir. Kur’anı Kerim şöyle buyuruyor: ‘’ Ey
Peygamber! Rabbinden sana indirileni (halka) ilet. Eğer bunu yapmazsan, O’nun
mesajını iletmemiş olursun (elçilik görevini yerine getirmemiş olursun). Allah
seni insanlardan korur.’’ Maide / 67
Bu
ayette Rllah Resulullah’ı (s.a.a) Peygamberlik vazifesini yapma şartını
O’na vahiy edileni anlatması ile ölçmektedir.‘’sana inidrileni ilet
yapmazsan ‘’ Peygamberlik görevini yapmamışsın, tehdit vari bir uslup ile
Resul’una hitap etmesi ve korkmamaması gerektiğini ve Allah! kendisinin O’nu
insanların şerrinden ve kötülüğünden koruyacağını buyurmaktadır. Bu kadar
önemli görevi ve açıklaması gereken emiri ise Resulullah (s.a.a ) şöyle
açıklamaktadır. ‘’ Ben kimin mevlası isem Ali de onun mevlasıdır ’’ yani Hz.
Ali’nin (a.s) İmametini açıklamasıdır. ( inşellah ileriki yazılarımızda bu konu
geniş olarak gelecektir) Resulullah (s.a.a) O emri yerine getirerek İmam Ali’yi
(a.s) Ümmetin ve insanlığın İmamı olarak atamış, ve 120. Bin erkek ve kadın müslüman orada biat
etmiştir. Yani İmamet makamı Gadi-ri humda ilan edilimiş, Baş şehir Medinede
Mübahelenin gerçekleşmesiyle onaylanmıştır. yani Allah Resul’u
vasıtasıyla Nubuvvet makamından sonra
İmamet makamını Hz. Ali’nin (a.s) vucudunda tecelli ettirerek tasdiklemiştir.
----------------------------------------------------------------------------------------------------
1- Tefsir-il keşşaf c.1, s. 370, darul kitab-ul arabi, beyrut
2 – Ruh-ul ma’ani c.3, s. 189 darul ihya’il turasil arabi beyrut
3- Sahih-i müslüm c.5, s. 23, kitabus-sahabe, babu fazaili Ali bin ebutalib: Tirmizi c.5, s.565 darul fikr: Müsnedi Ahmed c.1, s. 185
4 - Tefsir-i kebir fahri razi c.8, s.80 darul ehya’il turasi-l arabi
5 - Ali bin ibrahim tefsir-i necef baskısı c.1, s. 104. Al burhan c.1,s.285
6 - Burhan tefsir-i c.1, s. 289 ismailiyan baskısı
1- Tefsir-il keşşaf c.1, s. 370, darul kitab-ul arabi, beyrut
2 – Ruh-ul ma’ani c.3, s. 189 darul ihya’il turasil arabi beyrut
3- Sahih-i müslüm c.5, s. 23, kitabus-sahabe, babu fazaili Ali bin ebutalib: Tirmizi c.5, s.565 darul fikr: Müsnedi Ahmed c.1, s. 185
4 - Tefsir-i kebir fahri razi c.8, s.80 darul ehya’il turasi-l arabi
5 - Ali bin ibrahim tefsir-i necef baskısı c.1, s. 104. Al burhan c.1,s.285
6 - Burhan tefsir-i c.1, s. 289 ismailiyan baskısı
Tevekkül
EROL
Y A Z A R I N D İ Ğ E R Y A Z I L A R I
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder