12 Eylül 2012 Çarşamba

KUR’AN DA İMAMET VE MASUMİYET- 5

Bismillahirrahmanirrahim
MÜBAHALE  AYETİN DE İMAMET 
‘’ Kim sana gelen bilgiden sonra seninle bu konuda tartışırsa, de ki: Gelin oğullarımızı ve oğullarınızı, kadınlarımızı  ve kadınlarınızı, kendimizi ve kendinizi çağıralım, sonra mübahele (beddua) edelim de Allah’tan yalancılar üzerine lanet dileyelim.’’ Al-i İmran / 61
NECRAN HIRISTIYANLARI VE BATIL İNANÇLARI  
Ayeti kerime, Hz. İsa’nın (a.s) babasız dünyaya gelişini fırsat bilen ve O’na  İlah nisbetini veren, Yani İsa (a.s)  Allah’tır  idda’asında bulunan necran hırıstayanları hakkında bahsetmektedir.  Kur’an-ı kerim şöyle buyuruyor:  ‘’ Allah katında İsa’nın (a.s)  durumu, Adem’in durumuna benzer,onu topraktan yarattı, sonra ona, ‘’Ol! ’’ dedi; (Allah bir şeye, ‘’ Ol!’’ deyince) o da hemen olu’verir.’’ ‘’ Bunlar, Rabbinden gelen hak bilgilerdir. O halde asla şüphecilerden olma!’’ Al-i İmran / 59 – 60 Ayet-i kerime onların sözlerinin batıl olduğunu açıklamaktadır. yani eğer siz  meryem oğlu İsa (a.s) hakkında babasiz dünyaya geldiğinden dolayı Ulu’hiyyet ( İlahlık) makamında görmenize, Hz. Adem’in  (a.s) annesiz ve babasız yaratılmasından dolayı O’nu Ulu’hiyet makamında görmeniz daha uygundur. bunca İlahi uyarılara rağmen yinede hakkı kabul etmeyip arkasından gittikleri batıldan el çekmediler.ve bu batıl ve sabit sapık fikirlerinden dolayı Allah!  Ayet’i kerimede  mübahele hakkında Hz. Resulullah’a (s.a.a)  hitab ederek onları lanetleşmeye davet etmesini istemektedir. Muhakkak ki bu Mübahele ayeti bir çok konuyu içerisinde barındırmaktadır, fakat buradaki asıl konu Hz.Resulullah’ın (s.a.a) temiz İtreti olan aziz Ehl-i beyt’i ve özellikle Hz. Ali (a.s) ile birlikte Mübahele’ye gelmeleri, ve ya getirilmeleridir.  Ayet-i kerime ve bu ayetin mahiyyetini açıklayan hadisleri beş boyutla incelememiz gerekiyor.
1- Hz. Resulullah’ın (s.a.a) görevi kimleri bu mübahele’ye davet etmesiydi?
2-  Mübahele’ye getirilenlerin orada bulunmalarının amacı neydi?
3- Ayet-i Kerimenin  belirttiği gibi Hz. Resulullah (s.a.a) kimleri kendisiyle getirmiştir?
4- Ayet-i Kerime  Hz. Resulullah’ın ve kendisiyle getirdiği Hz. Ali’nin (a.s) kendi nefsi oluşunun hadisler ışığında incelenmesi.
5- Bu ayet-i Kerime  hakkında sorulara verilecek cevaplar.
BİRİNCİ NOKTA 
Mübahele ayetin de belirtilen Hz. Resulullah (s.a.a) ile gelen şahsiyetler  kimlerdir?
Birinci nokta’yı incelediğimizde şu karşımıza çıkıyor, Hz. Resulullah (s.a.a) kimleri mübaheleye getirmesi gerekiyordu. Bu ayeti dikkatlı incelediğimizde bir kaç hususa dikkat etmemiz gerekiyor.
A- ‘’ Ebna’ena ‘’ Oğullarımızı ve ‘’ Nisa’ena’’  Kadınlarımızı, bunlardan amaç  kimlerdir?‘’Gelin ‘’ Ebna’ena ve ebna’ekum ‘’ oğullarımızı ve oğullarınızı  getirelim,  burada ayet-i kerime ‘’ Ebna’’ ‘’Ibn’’ in çoğuludur ‘’ibn’’ yani oğul ‘’ ebna’’ oğullar. ‘’na’’ zemiri mütekellim me’al ğeyr dir, izafe olmuştur Hz. Resulullah’ın (s.a.a) kendisine. Hz. Resulullah (s.a.a)  kendisine hesap olan 2 çocuk   İmam Hasan ve İmam Hüseyin’i (a.s)  mübaheleye getirdi.
B -‘’ ve nisa’ena ve nisa’ekum’’ Kadınlarımız ve kadınlarınız getirelim. ve ‘’na’’ zemiri mutekellim me’al ğeyr dir, Yine Hz. Resulullah’ın (s.a.a) kendisine izafe olmuştur, ayetin bu cümlesinden şu anlaşılıyor, Hz. Resulullah (s.a.a) evindeki tüm hanımları ve ya en az 3 hanımı çünkü ayet hanımlarınızı ve hanımlarımızı çoğul olarak söylemektedir mübaheleye getirmesi gerekiyordu.ama Resulullah (s.a.a) sadece  kızı Hz. Fatıma’yı (s.a) mübaheleye getirmiştir. Bu söylem bundan sonraki noktalarda açıklanacaktır.
C -‘’ Enfusena ve enfusekum’’  ‘’enfese’’ nefsin çoğuludur zemiri ‘’na’’ Hz. Resulullah’ın (s.a.a) kendisidir. Acaba ‘’ Enfusena’’ Bizim kendimiz den amaç Hz. Resulullah’ın kendisine has bir sözmüdür? Burada nefis ‘’ Enfusena’da ’’ gerçek manada Hz. Resulullah’ın (s.a.a) kendisidir.ama ‘’enfusena’’ tek nefis değil belki 3 ve hatta daha çok nefsi beraberinde barındırmak demektir. ’’ Gelin çağıralım’’ cümlesinde geçen çağrış, gerçek nefsin hakikatını davet etmektir. Bu anlam sadece Resulullah’ın (s.a.a) kendisini davet ettiğini  kabul etmek akıl dışı olur. Çünkü insan kendisini davet etmez.burada nefis’ten amaç bir varlıktır, bir şahıs değil.‘’Enfusena’’  bizimde kendimiz, iki bedende var olan bir hakiki varlıktır, ve istisnasız bütüm müfessir, hadis ve alimler iki beden de var olan tek hakikat nefis Resulullah (s.a.a ) ile Hz. Ali’nin ( a.s ) kendisidir görüşünde müttefiktirler.
MÜBAHELE DE, RESULULLAH’IN ( S.A.A ) AİLESİNİN OLUŞUNUN AMACI NEYDİ?
Allah! Resulullah’a (s.a.a) neden ailesini mübahele’ye getirmesini emretti.? Çünkü bu konu iki davacı taraf arasında var olan bir konuydu. Bu iki davacıdan biri Resulullah (s.a.a ) ve diğeri ise necran hırıstıyanların temsicileriydi. Bazıları bu görüşdedir, Resulullah’ın (s.a.a ) sözünün ve Peygamberlik davetinin doğruluğuna  delil olması için, ve ailesinin oluşunun amacı bir itminan ve güven sunmak amaçlıydı. Çünkü böyle tehlikeli, yani lanetleşmede ve nifrin etmede, bununla bir tarafın Allah’ın gazabına düçar olup yok olacak tehlikeli bir ortamda ailesinin en aziz bireylerini bu işe katmasının delili onun sözünün ve davasının insanlara doğruluğunu  göstermesiydi,  ve insanlara itimat ve güven verme sebebinden başka bir şey değildi. ve bunu yapmak ancak akıllı insanların işi olabilirdi. Kendi ve davası  hak olmayan birinin ailesinden en aziz bireylerini böyle büyük tehlikede ateşe atması akılla bağdaşamazdı. Eğer bu konu okadar önemli ve ehemiyyetli olmasaydı Resulullah (s.a.a ) ailesinin bu olaya mudahil ettirilmesinin bir anlamı olurmuydu?, ailenin mudahil ettirilişinin hem olayın önem ve ehemmiyet bakımından hemde bu ailenin fazileti açısından nedenli büyük önem taşıdığının delilidir. Zemahşeri; sünnü alimlerinin büyüklerinden şöyle diyor: bu ayeti kerime ‘’Kisa ehl-i’nin’’ faziletine en büyük delildir. (1) Alusi ruh-ul ma’ani de şöyle diyor: bu ayeti kerime Peygamber ve Al-i Peygamberin, onlar  Al-ullah tır,  yer yüzünde hiç bir müminin ulaşamayacağı yücelik ve fazilete sahip olduklarının delili ve  kanıtırdır. Al-i Resulullah’a (s.a.a ) düşmanlık yapmak insanın imanının tümünü yok olması anlamına gellir. (2) bu faziletlerden dolayımı? ‘’Allah’’ Resulullah’ın (s.a.a) ailesini bu önemli olaya getirilmesini emretti, yoksa daha önemli bir konudan dolayımı?, şimdi buna bir bakalım. Olayı tam anlamk için Ayet-i Kerimeye dönelim.‘’Kim sana gelen bilgiden sonra seninle bu konuda tartışırsa, de ki: Gelin oğullarımızı ve oğullarınızı, kadınlarımızı ve kadınlarınızı, kendimizi ve kendinizi çağıralım, sonra mübahele (beddua) edelim de Allah’tan yalancılar üzerine lanet dileyelim.’’ Al-i İmran / 61   Ayet-i Kerime önce çocukların, kadınların ve kendi nefislerin çağrışı,  Ve daha sonra Allah’ın laneti yalancıların üzerine olsun konusunu söz etmektedir.
MÜBAHELE AYET’İN DE RESULULLAH ( s.a.a ) AİLESİNİN  YÜCE MAKAMI’NIN AZAMETİ 
 Müfessirler Ayetteki ‘’ Nebteh-il’’ Mübahele kelimesini dua (nifrin ve lanet) etme anlamında kullanmaktadırlar. Ayet-i kerime 2 manadan oluşmaktadır.
1- ‘’Nebteh-il’’ Mübahele,Nifrin ve beddua. 
2- Allah’ın laneti yalancıların üzerine olsun anlamında kullanılması, Her birinin ayrı bir özel anlamı vardır. Bizim konumuzda şu an onun atrtışılıp konuşulması değilidir. Burada Peygamber (s.a.a) ve aziz (Ailesi) Ehl-i beyt’in  varlığı Mübahele olayına derin bir anlam katmasıdır. Allah’ın laneti yalancıların üzerine olsun çağrışı Peygamber ve aziz (Ailesi) Ehl-i beyt’ine özel bir makam anlamında mana kazandırıyor. Bu yüce makamda ancak kafirlere edilebilecek nifrin ve beddua Allah katında kabul olur, ve Allah o büyük felaketi ancak yüce makama sahip olan şahsiyetlerin isteyiğle gönderir. Bu makam Resulullah ve O’nun aziz (Ailesi) Ehl-i beyt’i ( Allah’ın selamı üzerlerine olsun ) Allah’ın tekvini velayet makamı olan İmamet makamına sahip olan 12 imamdır. Bundan dolayıdır ki nifrin ve belanın gelişi ancak Allah’ın mutlak anlamda razı olduğu kamil insandan kabul ederek azabı gönderir. ‘’Fahri razi’’ sünnü alimlerinin büyüklerinden bu konuda şöyle diyor: Necran hırıstıyanlarının rahiplerinden seçkin bir rahip şöyle diyor, kendilerine doğru gelen O Nurlu yüzlerin nurunun tesirinde kaldığını görünce şöyle seslendi, ey hırıstıyan topluluk, bize doğru gelen şahıslarda, öyle yüzler görüyorum ki eğer bu dağın yerinden sökülüp atılmasını isterlerse  Allah O’nalrın dua ve isteklerini kabul eder ve  dağı yerinden söküp atar. onun için sakın bunlarla ‘’Mübahele’’ Nifrin ve lanetleşmeyin, yoksa helak olur, ve kıyamet gününe kadar yeryüzünde bir tane hırısıtyan neslinden kimse kalmaz. Dolayısıyla ayeti dikkatli bir şekilde incelediğimizde bir kaç konuyu anlayabliriz.
1- Resulullah (s.a.a ) kendi ailesi ( Ehl-i beyt )’ ni yanında getirmesinin ana felsefesi Resulullah’ın kendisinde var olan İlahi ‘’velayeti tekvini’’  İmamet ve masumiyet makamına Ehl-i beyt’inin de  sahip oluduğunu bildirmek, bunlarla Mübaheleyi  gerçekleştirip, insanlığa kendisinden sonra (Ailesi) Ehl-i beyt’i bu dinin sahipleri olduğunu ve müslümanların Ehl-i beyt’in hakikatını tanıyıp onların İmamet ve önderliğini kabul etmelerini istemesiydi.
2- Resulullah! (s.a.a ) ve aziz  Ehl-i beyt’in, kendi  İmamet ve masumiyet makamını kabul edip  ve kendilerinin buna ita’at  ettiklerini göstermek, ve bütün müslümanlarında kendisinin ve Ehl-i beyt’inin İmamet ve masumiyetini kabul edip onlara  ita’at etmelerini istemesiydi.
3- Allah! Resulullah (s.a.a ) ve aziz (Ailesi) Ehl-i beyt’inin kendisine olan  yakınlığını Kur’anı Kerim yoluyla bütün insanlığa belirtirken, müslümanlarında Resulullah ve Ehl-i beyt’ine  ( Selat ve selam üzerlerine olsun ) yakın olmalarını istemesiydi.Yukarıdada belirttiğimiz gibi Allah Resul’u kimleri yanında getirdiğini Kur’anı Kerim de ‘’Oğullarımız, Kadınlarımız ve Kendimiz’’ den amaç İmam Ali, Hz. Fatıma, İmam Hasan ve İmam Hüseyin’den  ( Allah’ın selamı üzerlerine olsun ) başkası olmadığını açıklamaktadır.
SÜNNÜ HADİSLERİNDE MÜBAHELE VE HZ. RESULULLAH’IN  ( s.a.a ) AİLESİ 
Sünnü alimlerinin mübahele olayıla ilgili bir çok hadislerde bu olayı detaylı olarak anlatmışlardır. Biz bazı hadisleri sizler için açıklıyoruz.
1. Hadis:  Guteybe bin said, amr bin said bin vakkas, babası ( said bin ebi vakkas ) tan naklediyor. Bir gün muaviye said’e seslenerek seni ‘’Ebu Turab’’  Ali bin Ebu Talib’e küfür etmekten alıkoyan şey nedir? Sorduğunda. ( said) şöyle dedi: bana engel olan  üç şey ( fazilet ) vardır, ki  Resulullah (s.a.a ) Ali bin abu Talib (a.s ) hakkında buıyurmuştur. Ve ben asla ona hakaret ve küfür etmeyeceğim. Eğer bu üç faziletten biri bende olsaydı kırmızı tüylü develerin varlığından benim için daha değerli olurdu. 
1- Kendim duydum! Resulullah (s.a.a ) Ali’yi (a.s ) bir savaşda medinede kendi yerine bıraktı. Ali ( a.s ) sordu ya Resulullah! beni bu şehirde kadın ve çocuklarla berabermi bırakıyorsunuz.? Resulullah (s.a.a ) şöyle buyurdu: ‘’Razı değilmisin sen bana, Harunun musaya nisbeti gibi olasın.’’ Ama benden sonra Peygamber yoktur.
2- Kendim duydum! Resulullah (s.a.a ) hayberde buyurdu: yarın bayrağı öyle birine vereceğim ki, Allah ve Resul’unu çok seviyor, ve Allah Resul’u da O’nu çok seviyor. ( said ) diyor, biz buna (büyük makama) ulaşmak için özlemle bekliyorduk Resulullah bize bu bayrağı verecek ve biz  bu makama ulaşacakmıyız?düşüncesiğle beklerken, Resulullah (s.a.a )  buyurdu: Ali’yi sesleyin gelsin, dediler ya Resulellah; Ali (a.s)  tandır başında orduya ekmek pişiriyor, ve gözleri ağrıyor, buyurdu getirin, ve o şeklide Hz. Resulullahın huzuruna getirdiler ve Resulullah (s.a.a ) mubarek ellerini Ali’nin (a.s) gözlerine sürdü ve bayrağı O’na verdi, Allah O’nun eliyle zaferi müslümanlara nasip etti.
3- ‘’De ki: Gelin oğullarımızı ve oğullarınızı, kadınlarımızı ve kadınlarınızı, kendimizi ve kendinizi,’’ ayeti indiğinde Resulullah ( s.a.a ) Ali, Fatıma, Hasan ve Hüseyin’i (a.s) sesleyerek Allah’ım bunlar benim Ehl-im (Ehl-i beytim) dir buyurudu. Bu hadisde yararlanılan nokta.
1- Allah’ım bunlar benim ehl-imdir, ‘’oğullar, kadınlar ve nefisler’’ ayette belirtilen cümle, Peygamberin kendi canı ve ehl-i olan (Ailesi) Ehl-i beyt’idir.
2- Ayette belirtilen oğullar, oğul’un  kadınlar,kadın’nın ve nefisler, nefsin çoğuludur. Ayetin zahiri manasına göre Resulullah (s.a.a ) kendisine ait olan aile fertlerinin tümünü mübaheleye getirmesi gerekiyordu. Ama oğullardan sadece İmam Hasan ve İmam Hüseyin, kadınlardan sadece Hz. Fatıma  ve kendimiz dediği erkeklerden sadece Hz. İmam Ali’yi (a.s ) getirdi. Ve buyurdu: Allah’ım bunlar benim ehl-im dir. Bu hadis şunu diyor, hanımlarım benim Ehl-im deyil, onlar sadece benim kendime mahsus olan hanımlarımdır. (3) 
2. Hadis:  Fahri razi tefsir-i kebir de mübahele ayeti tefsirinde şöyle diyor: Hz. Resulullah (s.a.a) necran hırıstıyanlarına delillerini sununca, onlar caheletlerinden kaynaklanan tutumlarına inatla devam edince, Resulullah (s.a.a ) buyurdu: Allah! Bana emretti eğer sunduğum delilleri kabul etmezseniz sizinle ‘’Mübahele’’ edeceğim. dediler: ya ebu-l kasım biz düşünmek için ayrılıyoruz, daha sonra sonuçu size bildirmek için yine geleceğiz. Kendi kabilelerinin içerisinde tartışıp daha sonra kendi fikir babaları olan Agib’in yanına geldiler ve olayı anlattıktan sonra bu konuda sizin görüşünüz nedir? ya abdu-l mesih diye soruklarında. Dedi: Ey hırıstıyan kavmi, siz Muhammed’i (s.a.a) tanıyorsunuz ve biliyorsunuz ki O Allah’ın gönderdiği hak ve son Peygamberdir, hak söz konuşandır, ve sizin sahibiniz Hz. İsa (a.s) O’nun hakkında size haber vermiştir. Allah’a yemin olsun ki hiç bir Pygamber kendi ümmetiyle Mübahele etmemiştir,  ve ettikleri mübahele de ise onların büyük ve küçükleri helak olmuşlardır. Ve eğer sizlerde  O’nunla Mübahele ederseniz hepiniz helak olursunuz. Eğer kendi dininizde yaşamak istiyorsanız O’nunla çekişmeyi bırakıp şehir ve köylerinize dönün. Hz. Peygamber (s.a.a) Medineden dışarı çıktığında kucağında Hz. Hüseyin, Hz. Hasan’ın elinden tutmuş, az arka sağında ve solunda Hz. Ali Hz. Fatıma ( Allah’ın selamı tümüne olsun)  geliyorlardı,Resulullah (s.a.a) buyurdu: Ey benim ehl-im ben dua ettiğimde siz amin söyleyin. Necran papazı seslendi ey hırıstıyan kavmi! ben öyle yüzler görüyorum ki eğer Allah’tan dağın kaldırılmasını isteseler Allah o dağı yerinden kaldırıp atar. ve yer yüzünde hiç bir hırıstıyanın yaşaması mümkün olmaz. Sonra dediler: ya Ebe-l Kasım biz sizinle Mübahele etmek istemiyoruz, Resulullah (s.a.a) buyurdu: eğer Mübahele etmekten vaz geçtiyseniz gelin müslüman olun ve zararda ve yararda müslümanlarla aynı eşitliği alın. Onlar müslümanlığı kabul etmediler,Resulullah (s.a.a) buyurdu o zaman sizinle savaş kesinleşmiş olur, dediler: bizim araplara savaşımız sözkonusu değildir, ama sizinle musalihe yapalım ki bizimle savaşmayın ve dinimizden çıkmamıza neden olmayın, buna karşılık her yıl size 1000 dirhem ödeme yapalım. Ve Resulullah (s.a.a) onların isteklerini kabul ederek musalihe anlaşması yaptı. Ve şöyle buyurdu: Allah’a yemin ederim ki eğer Mübahele etselerdi hepisi  domuz ve maymun sıfatında Allah’ın azabıyla karşılaşacaklardı. Kendi nesilleri kesilecekleri gibi ağaclarının üzerinde bulunan kanatlı kuşları dahi onların akibetine düşüp bir yıl içerisinde yeryüzünde nefes çeken hırıstıyan nesli kalmayacaktı. Bu olaydan sonra hadis-i Kesa olayı gerçekleşti. Resulullah (s.a.a) siyah aba (cüppe) içerisine önce Hüseyin, sonra Hasan, sonra Ali ve sonrada Fatıma’yı alarak Allah’ım bunlar benim Ehl-i beytim dir ve onlar hakkında dua buyurdu cebrail de amin dedi.(4) Hadisin önemli noktalarına bakıldığı zaman şu şahane sahne Peygamber makamı ile İmamet makamının bağının birleşme noktası ortaya çıkıyor. Hz. Resulullah (s.a.a) önde, İmam hüseyin kucakta İmam hasan sağ elinde İmam Ali sağ arka tarafında ve Hz. Fatıma bunların arkasında tambir birleştirici düğüm bağının oluşumunu sağlamak için dizayn edilmiş şekildedir. İmam Ali Peygamberle aynı nefis iki beden bir varlık, iki beden bir nur, İmam Hasan ve İmam Hüseyin bu iki beden ve bir nurdan yoğurtulmuş iki nur, ve Nübuvvet nuruyla İmamet nurunu birbirine bağlayan denge ise Hz. Fatıma, Hz. Fatıma  Peygamber ve İmam kızı, İmam eşi ve İmam annesidir.
Şİİ HADİSLERİNDE MÜBAHELE VE HZ RESULULLAH’IN  ( s.a.a ) AİLESİ
Şii hadis kaynaklarında mübahele olayı çok net bir şekilde anlatılmıştır.  biz bazı hadislerden örnekler vererek açıklayalım. 
1 . Hadis:  İmam Cafer Sadık ( a.s ) şöyle buyuruyor: Necran hırıstıyanları Resulullah’ın (s.a.a ) yanına geldiklerinde kendi namaz vaktinin girdiği andı. (kendi inançlarına uygun) namazlarını kıldılar. Sahabe Resulullah’a dönerek ya Resulellah! bunlar sizin caminizde böylemi ibadet etmeleri gerekiyor? Resulullah (s.a.a ) buyurdu: onları rahat bırakın, ve onlar namazlarını kıldıktan sonra Resulullah’ın (s.a.a)  huzuruna vararak şöyle dediler: bizi neye davet ediyorsun?; Resulullah (s.a.a) buyurdu: sizi tek olan Allah’ın birliğine, benim; O’nun  Peygamberi olduğuma, ve İsa (a.s) O’nun yarattığı kulu olduğuna davet ediyorum. O İsa ( a.s) da bir insan olarak bizim gibi yer, içer ve tüm ihtiyaclarını giderirdi. Dediler: ( eğer o Allah’ın kuluysa) peki babası kimdir? Allah! Resulune vahiy indirerek şöyle buyurdu: Adem hakkında ne diyorlar? Dediler: O Allah’ın yarattığı kuludur. Bizler gibi yer, içer ve bizim gibi evlenirdi. Resulullah (s.a.a) buyurdu: eğer herkes Allah’ın kulu olsa onun babası olması lazım değilmi?; dolayısıyla Adem’in babası kimdir? Necran hırıstıyanları cevap veremediler. ve onların suskunluğu karşısında Allah ayet-i kerimeleri göndererek şöyle buyurdu: ‘’Allah katında İsa’nın durumu, Adem’in durumuna benzer; onu topraktan yarattı, sonra Ona ‘’Ol!’’ dedi; (Allah bir şeye ‘’Ol!’’ deyince ) o da hemen oluverir.’’ Al-i İmran / 59 ‘’ Bunlar, Rabbinden gelen hak bilgilerdir. O halde asla şüphecilerden olma!’’ Al-i İmran / 60  ‘’ Kim sana gelen bilgiden sonra seninle bu konuda tartışırsa, de ki: Gelin oğullarımızı ve oğullarınızı, kadınlarımızı ve kadınlarınızı, kendimizi ve kendinizi çağıralım,  sonra mübahele (beddua) edelim de Allah’tan yalancılar üzerine lanet dileyelim.’’ Al-i İmran / 61 O zaman gelin benimle Mübahele edin eğer doğru söylüyorsam Allah’ın azabı sizin üzerinize olsun, eğer ben yalan söylüyorsam Allah’ın azabı benim üzerime olsun. Hırısıtyanlar  doğru ve insaflı bir karar verdin dediler. ve mübahele etmeyi kararlaştırıp evlerine döndüler. Necran hırıstıyanların İleri gelenleri şöyle dediler: eğer Muhammed (s.a.a)  yarın ümmetiğle gelirse O Peygamber değildir, ve Onunla mübahele yapacağız. Ama eğer kendi ailesi ile gelirse mübahele etmeyeceğiz. Sabah olay yerine geldiklerinde Hz. Ali, Fatıma hasan ve hüseyin Resulullah’ın ( Allah’ın selamı üzerlerine olsun) yanında görünce, bunlar kimdir? Diye sorduklarında!; amcası oğlu, damadı ve halifesi Ali bin Ebu talıb, kızı Fatıma, O iki küçük cocuk Hasan ve Hüseyin dir.bunu duyunca mübaheleden çekilip Hz. Resulullah’a şöyle dediler: biz seni razı etmek için herşeyi yapmaya hazırız, yeter ki bize beddua etme. Ve Resulullah (s.a.a)  onlarla cizye ödeme karşılığı Musalihe ( anlaşma ) etti. (5)
2 . Hadis: Seyyid behrani El burhan tefsirinde, ibni babuye; İmam Rıza’ dan (a.s ) şöyle naklediyor: İmam Rıza (a.s) Me’mun ve alimlerle, Ehl-i beyt ile ümmetin arasındaki farkı, ve Ehl-i beytin ümmete olan faziletlerini anlatırken, İmam şöyle buyurdu:  Allah! temiz insanların vasıflarını açıklarken Hz. Resulullah’a! O’nları Mübahele için kendisiyle getirmesini emretti. ‘’ Gelin oğullarımızı ve oğullarınızı, kadınlarımızı ve kadınlarınızı, kendimizi ve kendinizi çağıralım,’’  alimler özellikle ‘’kendimizi’’ anlamı üzerine İmam Rıza’ya (a.s)  buradaki ‘’ Kendimiz den maksat Resulullah’ın (s.a.a) kendisidir.’’ Dediler:  İmam Rıza (a.s) şöyle buyurdu: yanlış
ve hata yapıyorsunuz, buradaki ‘’ Kendimiz’’ den amaç Hz. Ali’nin (a.s) kendisidir. Delilide şudur. Hz. Resulullah (s.a.a)  ibni Veli’eye buyuırdu: ibni veli’e yapılan yanlış  işlerden el çekmeniz gerekiyor, el çekmezseniz, size kendim gibi bir şahsiyyeti gönderirim. Resulullah’ın kendisi gibi söylediği şahıs O’nun tüm vasıflarını nefsen taşıdığı anlamına gelir. Dolayısıyla ‘’Kendimiz’’den maksat Hz. Ali dir. (a.s)  ve ‘’oğullarımızı’’ dan maksat ise İmam Hasan ve İmam Hüseyin, ‘’ Kadınlarımız’’ dan maksat ise Hz. Fatıma dır. ( Allahın selamı üzerlerine olsun ) (6)
İMAM  ALİ (a.s) PEYGAMBER’İN ( s.a.a ) NEFSİDİR 
Önceki beyanlarda açıklandığı gibi ‘’Kendimiz’’den maksat  Resulullah’ın (s.a.a) yanlız kendisinin olması mümkün değildir. ve hadis kaynaklarının genelinin açıkladıkları Mübahele olayında, Peygamber (s.a.a)  ve İmam Ali’nin (a.s) erkek olarak kendilerinin bir nefis olduğudur, ve bunlar kendi beraberinde Hz. Fatıma, İmam hasan ve İmam Hüseyin’i ( Allah’ın selamı üzerlerine olsun ) getirmeleri O’nların Fazilet ve makamlarının önem ve ehemiyyet bakımından, ve yanlız onların Peygamber’in vasıflarını taşıyıp bu dinin önderlerinin olduğunu vurgulamaktadır. Bu tabirle Kur’an-ı Kerim Hz. Ali’yi (a.s) Resulullah’ın (s.a.a)   nefsi olarak tanıtmaktadır. Elbette ki insan da bir nefis vardır, Hz. Ali (a.s)Resulullah’ın hakiki nefsi değil belki O’nun gibi olduğunu açıklamaktadır.yani Resululah (s.a.a) tüm insani değerlerin üzerinde bir konuma ve özelliğe sahip olduğu gibi de masumdur. Aynı özellikleri vucudunda taşıyan tek şahıs Hz. Ali (a.s) olduğundan Peygamberin nefsi olarak  beyan etmektedir. Burada önemli bir hususta şudur ki Resulullah’ın (s.a.a ) son veda haccın dan dönerken Mekke ile Mdeine arasında Gadi-ri Hum da Allah’ın emriyle Peygamberlik makamının son bulduğundan  insanlığın öndersiz kalmaması için Resulullah’a (s.a.a) kendisinin vasisini tayın etmesi  gerektiğini belirtmesidir. Kur’anı Kerim şöyle buyuruyor:  ‘’ Ey Peygamber! Rabbinden sana indirileni (halka) ilet. Eğer bunu yapmazsan, O’nun mesajını iletmemiş olursun (elçilik görevini yerine getirmemiş olursun). Allah seni insanlardan korur.’’ Maide / 67 
Bu ayette Rllah Resulullah’ı (s.a.a) Peygamberlik vazifesini  yapma şartını  O’na vahiy edileni anlatması ile ölçmektedir.‘’sana inidrileni ilet yapmazsan ‘’ Peygamberlik görevini yapmamışsın, tehdit vari bir uslup ile Resul’una hitap etmesi ve korkmamaması gerektiğini ve Allah! kendisinin O’nu insanların şerrinden ve kötülüğünden koruyacağını buyurmaktadır. Bu kadar önemli görevi ve açıklaması gereken emiri ise Resulullah (s.a.a ) şöyle açıklamaktadır. ‘’ Ben kimin mevlası isem Ali de onun mevlasıdır ’’ yani Hz. Ali’nin (a.s) İmametini açıklamasıdır. ( inşellah ileriki yazılarımızda bu konu geniş olarak gelecektir) Resulullah (s.a.a) O emri yerine getirerek İmam Ali’yi (a.s) Ümmetin ve insanlığın İmamı olarak atamış, ve  120. Bin erkek ve kadın müslüman orada biat etmiştir. Yani İmamet makamı Gadi-ri humda ilan edilimiş, Baş şehir Medinede Mübahelenin gerçekleşmesiyle onaylanmıştır. yani Allah Resul’u vasıtasıyla  Nubuvvet makamından sonra İmamet makamını Hz. Ali’nin (a.s) vucudunda tecelli ettirerek tasdiklemiştir. 
----------------------------------------------------------------------------------------------------
1- Tefsir-il keşşaf c.1, s. 370, darul kitab-ul arabi, beyrut
2 – Ruh-ul ma’ani c.3, s. 189 darul ihya’il turasil arabi beyrut
3- Sahih-i müslüm c.5, s. 23, kitabus-sahabe, babu fazaili Ali bin ebutalib: Tirmizi c.5, s.565  darul fikr: Müsnedi Ahmed c.1, s. 185
4 - Tefsir-i kebir fahri razi c.8, s.80 darul ehya’il turasi-l arabi
5 - Ali bin ibrahim tefsir-i necef baskısı  c.1, s. 104. Al burhan c.1,s.285
6 - Burhan tefsir-i c.1, s. 289 ismailiyan baskısı 

Tevekkül EROL
                                                                                                                                                          

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder